8 Ocak 2024 Pazartesi

10 YIL ÖNCE YAZDIĞIM "BELEDİYE SEÇİMLERİ" MAKALEM

 

30 MART 2014 Kdz.EREĞLİ BELEDİYE SEÇİMLERİ

BAŞKANLIK SİSTEMİ Mİ? PARLAMENTER SİSTEM Mİ ?
Günlerin olduğu gibi yılların da nasıl geçtiğini fark edemiyor ve diyoruz ki zaman çok hızlı geçiyor.Halbuki dünya var olduğu ilk günden bu güne 1 gün hep 24 saat olmuştur Ne bir saniye fazla ne de bir saniye az.Biz hayatımızdaki meşguliyetlerden zamanın nasıl geçtiğini fark edemiyor ve zamanın hızlı geçtiği kanaatine varıyoruz.En son 2013 mayıs ayındaki T.S.O seçimlerinde şehrimiz seçim atmosferi yaşadı.Yerel yönetim seçimlerinin üzerinden 5 yıl geçti.Ve 30 Mart 2014 seçimleri için hazırlıklar heyecanlar başladı.
Şehirlerin yönetiminde ana unsur olan; kaymakamlık + belediye + eşraf üçlüsünün önemli ayağı
olan BELEDİYE seçimleri yapılacak.Nasıl ki T.S.O seçimlerinde GÜÇLÜ MECLİS yerine GÜÇLÜ BAŞKAN mantalitesi kazandıysa yerel yönetimlerde de aynı mantaliteyle hareket edildiğini görüyoruz.Ülke yönetiminde BAŞKANLIK SİSTEMİNİ tartışmadığımız bir zaman da belediyelerimizdeki MECLİS ve BAŞKAN sistemini yok kabul edip illa da BAŞKANLIK seçimi gayreti içindeyiz.Tüm partiler seçim politikalarını hep “BAŞKAN “üzerinde n yürüyor.Halbuki;
Belediyelerin yönetiminde Başkanın gücü asla MECLİS in üzerinde olmadığını biliyor ve görüyoruz.En iyi örnek henüz görüntülerinin hafızalarımızda olduğu Kdz.EREĞLİ BELEDİYESİ nin son meclis toplantısında yaşandı.Belediye yönetiminde var olan bir ORGAN seçiminde (encümen olabilir,denetim komisyonu olabilir,imar komisyonu olabilir..) 2009 seçimlerinde 18 e 7 üstünlük ile seçimleri kazanan Başkanın adayı 14 oy alırken muhalefetinin adayı 19 oy alıyor.Yine başkanın bir kredi talebi meclisten onay alamıyor ve başkan hizmetin engellendiğini söyleyerek muhalif üyeleri kamuoyuna şikayet ediyor.İşin özeti şudur.Bir belediye başkanının başarısı meclisinin güçlü olması ve uyumlu olmasına bağlıdır.
İlçemizdeki 2014 belediye seçimlerinin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz ancak konuyu dağıtmamak için detaylarına girmiyorum.Seçim çalışmalarına başlanılan bu günlerde hep BAŞKAN adaylarını tartışıyor ve başkana göre meclis üyelerini belirliyoruz.
Burada tüm partilere sesleniyorum.Belediyeyi yönetmek için Başkan adayınızın önemini biliyor ama ondan daha önemli olan MECLİS üyelerinizin kim olduğudur ve asıl bu konuda çalışma yapmalı ve yarış burada olmalıdır.
AK PARTİ Kdz.Ereğli Belediyesini saflarına katmak istiyorsa bunun hiç zor olmadığını bilmesi gerekir.Çözüm basit ve kolay.Önümüzdeki seçimlerde 30 üyeli bir meclisimiz olacak. Kdz.Ereğlinin önümüzdeki 5 yılını fiilen, daha sonraki yılları için de yol haritası belirleyebilecek bir meclis olacak.Bu mecliste aşağıda sıralayacağım özelliklere sahip üyelerin olması gerek.Bunlar harf sırasına göre;
*Eğitimci
*Ekonomist
*Hukukçu
*Kanaat önderi
*Mimar –Mühendis
*Sağlıkçı
*Sanatçı
*Siyasetçi
*Sosyal bilimci
*Şehir plancısı
*Ticaret erbabı
*Yönetici
***
AK PARTİ içinde yukarıda özelliklere sahip ve yıllardır partiye ve şehre hizmet vermiş AK KADROSU var.İsim konusuna girmeden ilçe başkanlığı yapmış,yönetimlerde bulunmuş,milletvekilliği ve başkanlık için aday olmuş o kadar çok isim var ki.Bu isimlerin bir kısmından yine Kdz.Ereğli siyasetinde uzun yıllar hizmet vermiş Sn.Mehmet ÖZÇİÇEK yaptığı yazılı açıklamada bahsetti.Yine değişik vesilelerle bir çok isim kamuoyuna yansıdı.Çok çok önemli, bir husus ta Meclis üyeleri belirlenirken pozitif ayrımcılık yapılacak gruplardır.Bunlar,özellikle Kadınlar,Gençler ve Engellilerdir ki her biri muhakkak Mecliste olmalıdır.
Bu çağrım Kdz.Ereğliyi 5 yıl yönetmeye talip olan tüm partilere olup özel olarak ta AK PARTİ’yedir.Yukarıda izah ettiğim yöntemle belirlenecek ve her biri şehri yönetebilecek özelliklere sahip MECLİS ÜYESİ adayları arasından talipli olanların katılacağı bir kura ile bile BAŞKAN ADAYI belirlenebilir.Yeter ki HEDEF Kdz.EREĞLİ yi yaşadığı zor günlerden güzel günlere taşımak olsun.Bunu hangi parti yaparsa seçimi kazanır ama asıl KAZANAN ŞEHRİMİZ olur.Uzun yıllardır şehrimiz merkezi yönetim ile hep ters olmuştur.Dileğim 30 Mart 2014 de merkezi yönetim ile yerel yönetim dünyaya aynı pencereden bakar.Bunu sağlamak AK PARTİ yöneticilerine kalmıştır.Çünkü tüm Genel Seçimlerde AK PARTİ şehrimizde hep birinci parti olmuştur.Bu husus asla unutulmamalıdır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.07.01.2014
Dr.M.Naci YALÇINKAYA

30 Ocak 2023 Pazartesi

 Sn Vekilim,

2023 seçimlerine az bir zaman kala toplumun her kesimine dokunan AK PARTİ ve CUMHUR İKTİDARI  olarak çeyrek asırlık  EYT’ye çözüm bulundu. Lakin  EYT kapsamına girebilecek  GEÇMİŞE DÖNÜK TESCİL HAKKI isteyen ON BİNLERCE BAĞ-KURLU vatansaşımız olduğu da bir gerçek.

Tüccar,Esnaf ve Şirket ortağı olarak ticaret yapan her vatandaşımız VERGİ KAYDI olduğu gün ZORUNLU TESCİLİ yapılmaktadır.04.10.2000 yılında çıkarılan  yasa ile o güne kadar TESCİL YAPTIRMAYANLARIN tescili 04.10.2000 tarihi kabul edilmiş.Daha sonra 2003 ve 2008 yıllarında çıkarılan mevzuatlarla  kısa süreliğine geçmişe ait TESCİL HAKKI tanınmış. Ancak yine de yasal düzenlemelerden haberi olamayıp TESCİL YAPTIRAMAMIŞ ON BİNLERCE VATANDAŞLARIMIZ var.

EYT hakkında yapılan düzenleme ile 04.10.2000 yılı öncesi VERGİ KAYDI olupta TESCİLİ YAPTIRMAMIŞ vatandaşlarımız VERGİ MÜKELLEFİ OLDUĞU HALDE EYT’den yararlanamamaktadır.

EYT Kanununu Komisyonunuzda görüşülürken bu hususu da göz önüne alarak  “Geçmişe yönelik Bağ-Kur kaydına yasal çözüm getirilmesi sosyal güvenliğin-anayasanın ruhuna ve ADALET ilkesine uygun olacaktır”.

Konuya göstereceğiniz yakın ilgiye teşekkür eder çalışmalarınızda başarılar dilerim.Saygılarımla.30.01.202  Dr.M.Naci YALÇINKAYA

AK PARTİ ZONGULDAK İL ÖNCEKİ          DÖNEM YÖNETİM KURULU ÜYESİ   

Konu ile ilgili yaptığım “sosyal medya paylaşımım”

https://www.tesk.org.tr/images/logo_3d_color.png

TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken; Geçmişe yönelik Bağ-Kur kaydına yasal çözüm getirilmesi sosyal güvenliğin ve anayasanın ruhuna uygun olur `

 

ANKARA- Vergi kaydı bulunduğu ve sigortalı olma niteliğini taşıdığı halde 4 Ekim 2000 tarihinden önce BAĞ-KUR`a kayıt ve tescilini yaptırmamış olan esnaf ve sanatkârların, sigortalılık hak ve yükümlülüklerinin 04 Ekim 2000 tarihinden başlatılması nedeniyle emeklilikle ilgili ciddi sorun yaşadıklarını belirten TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, `Esnaf ve Sanatkârlarımızın konuya ilişkin yaşadığı sıkıntı uzun zamandır devam etmektedir. Daha önce, 20 Nisan 1982-04 Ekim 2000 tarihleri arasında vergi kaydı olduğunu belgeleyen esnafımıza verilen şansın bir kereye mahsus olmak üzere esnaf ve sanatkârlarımıza yeniden verilmesi çok önemlidir. Sigortalılık için aranan şartlar dikkate alınmak suretiyle, BAĞ-KUR`a kayıt yaptırmamış olan, esnaf ve sanatkârlarımızın emekli olabilmeleri için, 04 Ekim 2000 tarihinden önceki vergi kayıt tarihlerinin esas alınmasını sağlayacak yeni bir yasal düzenleme yapılması büyük bir ihtiyaçtır` dedi.

`EMEKLİLİK TARİHİ UZAYAN ÇOK SAYIDA KİŞİ VAR`

1479 sayılı Kanunun, esnaf ve sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlara, sigortalı olma hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceğini ve kaçınılamayacağını, esnafın talepte bulunmasa bile, kurum tarafından resen tescil işleminin yapılması gerektiğini hükme bağladığını kaydeden Bendevi Palandöken, ` Gerek kişilerin zamanında BAĞ-KUR kaydını yaptıramaması gerekse SGK`nın etkili şekilde resen kayıt işlemi yapamaması sonucu o dönemde esnaf ve sanatkârlık yapanların çoğu mağdur olmuştur. Bugün, yaklaşık 30 yıldır esnaflık faaliyetiyle uğraşmasına rağmen halen emekli olamayan, emeklilik tarihi uzayan çok sayıda iştirakçi vardır. Yargının konuya ilişkin değişen görüşleri olmakla birlikte, sorun halen net olarak çözüme kavuşmadı. 4 Ekim 2000 tarihinden önce vergi kaydı olan ancak sigortalı olma niteliklerini taşımasına rağmen BAĞ-KUR`a kayıt yaptırmamış olanların sigortalılıklarının 4/Ekim 2000 tarihinden önce başlatılabilmesine olanak sağlayacak yeni bir yasal düzenlemeye acil ihtiyaç olduğu Konfederasyonumuza gelen yoğun taleplerden anlaşılmaktadır. Soruna Kanun değişikliği ile çözüm getirilmesi Sosyal Güvenliğin ve Anayasanın ruhuna da uygun olacaktır` diye konuştu

7 Aralık 2022 Çarşamba

ORTA DOĞU HARİTASI ve 3.DÜNYA SAVAŞI

 

ORTA DOĞU HARİTASI ve 3.DÜNYA SAVAŞI

 

“7 yıl önce 6 Aralık 2015 tarihinde aşağıdaki makaleyi yazmıştım. O günler 15 Temmuz ihanet kalkışmasını henüz yaşamadığımız günlerdi. Ortadoğu’daki savaş hali devam ederken 2017 yılında ABD başkanı D.TRUMP’un KUDÜS için yaptığı açıklama yangına benzin dökmek olmuştu .Günümüzde ise RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI ateşin iyice harlandığı bir sürece everildiğimizi gösterdi. Bu ateşin en az hasarla söndürülmesi İNSANLIK ADINA hepimizin görevidir.

 

 

Coğrafyamız kaderimizdir ve öyle bir coğrafya da yaşıyoruz ki Dünyanın gözü 7/24 saat üzerimizde. Esen her rüzgarın, düşen her yaprağın, yağan her damlanın, doğan her bebeğin, ölen her insanın ve üretilen-tüketilen her şeyin  izlendiği kayıt altına alındığı ve tüm bu hareketliliklerden gelecek için  PLANLAMALARIN yapıldığı bir coğrafya. Planlamayı yapanlar, uygulayanlar ve uygulanan topraklar ve insanlar. Bu üç unsurun uyum ve/veya uyumsuzluğunu bölge ve dünya olarak yaşıyoruz.

 

İnsanlık tarihi ile eşdeğer bir geçmişe sahip olan Anadolu toprakları medeniyetlere yuva olmuş. Kıtaları birleştirmiş, denizleri kavuşturmuş. Şimdi de ENERJİ hatları ile hayatın kolay yaşanılır olmasını sağlıyor. Yine binlerce yıllık Uzakdoğu zenginliklerinin batı dünyasına İPEK YOLU ile KÖPRÜ olmuş. Bu gün ise üretimde dev hamleler yapan Çin’in  ürünlerini batıya ulaştıracak yol da ANADOLUMUZDAN geçiyor. 3.üncü köprümüz hizmete açıldığında(Açıldı ve yaptığı hizmeti yaşayıp görüyoruz) Uzakdoğu’dan vagonlara yüklenen ürünler Avrupa nın büyük A.V.M. lerinin raflarına direk ulaşacak.3.üncü hava alanı ise Dünya Havacılığının  Avrupa merkezli uçuşlarının rotasını İstanbul’a çevirmiş olacak(ROTANIN ARTIK  İSTANBUL HAVAALANI OLDUĞUNU TÜM DÜNYA GÖRDÜ,BİZDEKİ BAZI GÖZÜ KÖRLER HARİÇ) Kanal İstanbul ile de soğuk sulardan sıcak sulara ulaşmak isteyen her şeyin YÖNETİMİ, devletimizin kontrolünde olacak.

 

Ortadoğu’daki zengin petrol yataklarının kontrolünü ele geçirmek isteyen  BATI DÜNYASI bu amaç için Dünyayı ama özellikle Ortadoğu’yu  (Osmanlı Topraklarını) ateşe verip yangın yerine çevirerek 1.Dünya Savaşı ile istediğini almış. Aradan geçen 100 yıl cetvel ile çizilen sınırların, para ile satılan saltanatların fonksiyonelliğini bitirdi. İnsanlar evrensel değerleri görmeye, öğrenmeye ve yaşamaya başladı. Bu durum Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesini gerektirince MASANIN yeniden kurulması gerekti.

 

 

Şu günlerde 21.yüzyılın “GÜÇLÜLERİ” masaya kimlerin hangi güçle oturacağının belirlendiği günler. Bu oyunun da SAHNESİ her zaman olduğu gibi ORTADOĞU ve özelinde de SURİYE seçilmiş. Suriye’deki iç savaşta sahne almayan herhangi  bir dünya  devleti var mı?. Başta ABD olmak üzere, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Çin, İran, İsrail,…Ve her ülke MAŞALARI ile Ortadoğu’daki  savaşta varlar. Zaman zaman maşaları tutan eller değişiyor, zaman zamanda maşa ile tutulanlar değişiyor. Ama savaş devam ediyor. Siviller ölüyor, tarih yok ediliyor, tabiat değiştiriliyor.

 

İşte tam bu noktada TÜRKİYE Ortadoğu’nun haritasının çizileceği MASA da olmayı doğal  hakkı olarak görüyor. Aynı zamanda da buna layık olduğunu söylüyor. Klişe bir söz ama “HAK ALINIR VERİLMEZ” sözü burada da geçerli. Ülkemiz bu hakkı alabilmek için ekonomik, sosyal, kültürel, askeri olarak gücünü kabul ettirmek zorunda. Bunun yolu da “MUASSIR MEDENİYETLERİN” gerektirdiği reformları yapmasıdır. Ekonomik olarak ORTA GELİR GURUBU TUZAĞINDAN kurtulup ÜST GELİR GURUBU düzeyine çıkabilmemiz için de bu REFORMLAR gerekli. Reformlar ancak huzur-barış ortamında yapılabilir.

 

Ortadoğu-Suriye iç savaşı, PKK Terörü, PYD ,DEAŞ gibi huzurumuzu bozan, sivillerin ölümüne sebep olan olaylara bir de bu açıdan bakalım. Siyasi görüşlerimiz, dini inançlarımız, etnik yapılarımız ve coğrafi bölgelerimiz farklı olabilir. Zaten farklı da .Bu ülkenin huzur, refah ve mutluluk içinde olmasını isteyen herkes ile ortak paydalarda buluşuruz. Buluşup REFORMLARI da başaracağız. Ancak hangi vasıflara  sahip olursa olsun “MİLLİ” olamayıp İHANET İÇİNDE olanlar ile ortak paydamız olamaz.

 

 

Bölgemizde ve Suriye özelinde  yaşanan savaş, 3.Dünya savaşının mini provasıdır. Savaş sonrası kurulacak MASA’da Türkiye olarak muhakkak bulunmalıyız. Masadaki sorumluluğumuz sadece milletimizin hak ve menfaatlerini korumakla sınırlı olmayıp Dünyada ezilen-sömürülen TÜM MAZLUM İNSANLARIN (DEVLETLERİN DEĞİL) hak ve menfaatlerini korumak ta dahildir. Bunu da başaracağız…08.12.2022 Kdz.Ereğli


19 Ekim 2022 Çarşamba

ELEŞTİRMENİN DAYANILMAZ CAZİBESİ

 

ELEŞTİRMENİN DAYANILMAZ CAZİBESİ

İnsanoğlunun yapısında var olan bir duygu; ELEŞTİRMEK. Hemen hepimizin gördüğümüz-yaşadığımız her olayla ilgili eleştirileri vardır ve bunları sorgulamadan-araştırmadan ortalığa boca ederiz. Hele de kendimizi “etkili-yetkili-entel-özgül ağırlığı yüksek-bilgili-tecrübeli vs ” gördüğümüzden olsa  gerek eleştirilerimizin dahi ölçüsünü kaçırırız. Bu durumun nedenlerini sosyologlara bırakalım. Biz bir durum tespiti yapalım.

Herkes HEKİM, herkes HAKİM, herkes HAKEM ve bu üç mesleğe ilaveten herkes YÖNETİCİ. Bir lokanta açsak ve çorba pişirecek insan arasak bulmakta zorlanırız. Lakin hükümetin herhangi bir bakanlığına (Adalet-İçişleri-Maliye vs) atama yapılacak dense istisnasız hepimiz kabul ederiz. Nasılsa ülke yönetmek çorba pişirmekten daha kolay(!!!). Atalarımız  “yarım hoca dinden, yarım doktor candan eder” diyerek durumu özetlemiş.

En çok eleştirilen, yetersiz görülen fıkralara konu olan mesleklerden biri de İMAMLARIMIZ. Bende bir gün (M.S. 5-6 yüzyılda AYASOFYA KİLİSESİ olarak yapılmış ve 1300lü yıllarda Orhangazi’nin fethi ile Camiye çevrilen ORHANGAZİ CAMİİ imamı olan )Mahmut KÖSE hocama aynı sitayişte bulundum.

---“NEDİR BU İMAMLARIN HALİ. DİNE HİZMET ETMELERİ GEREKİRKEN ZARAR VERİYORLAR” mealinde sözler söyledim. Hocamın cevabı ülkemizdeki çok önemli bir sosyolojik gerçeği ortaya koydu.

---Şöyle etrafımıza bir bakalım. Babası doktor, eczacı, avukat, mühendis, vali, kaymakam olan kaç tane İMAM var.

Diyanet camiasında yukarıdaki vasıflara sahip birçok görevli olduğunu biliyoruz. Lakin İMAM olarak hemen hemen yok gibi. Hocam devam etti.

---Ne zamanki sosyo-ekonomik ve kültür düzeyi yüksek olan aileler çocuklarını dini hizmetlere yönlendirirse o zaman İMAMLAR iyi noktaya gelir. “İMAM” örneğini hemen her meslek gurubu için yapmak mümkündür.

Şimdi gelelim ÜLKEMİZDEKİ SİYASİ ELEŞTİRİLERE;

Eli kalem tutmuş, kamuda çalışmış beyaz ve mavi yakalılar.  Günlük hayatlarında ve de sosyal medyada, basın medya dünyasında sürekli eleştirirler.

Ülkemiz doğru yönetilmiyor hatta yönetilemiyor.

Adalet yok (sanki hep varmış gibi)

Ekonomi kötü (Sanki dünyanın en ileri ekonomisine sahiptik)

Eğitim berbat (Ne zamandan beri acaba)

Gelir dağılımı adaletsiz (Eskiden adaletli miydi)

Özgürlük yok ( Özgürlük herkese hakaret ve küfretmek mi)

Basın sansürü var ( Bu basın yoluyla söylenebiliyor)

Makam ve mevkilere liyakatle atamalar yapılmıyor ( Ne zamandan beri acaba)

Gibi sayfalar dolusu eleştirileri görmek mümkün. Ve ne yazık ki bu eleştirilerin hemen hepsi değişik oranlarda ülkemizde de dünyada halen yaşanmış-yaşanıyor- yaşanacak.

Ülkemizde bu eleştirileri yapanların tamamına yakınının TEK HEDEFLERİ var. İKTİDAR. Bu durum dün de böyleydi bugün de böyle yarın da böyle olacak. Siyasilerin yetersizliği, liyakatsizliği gibi aşağılayıcı sıfatlar ile ELEŞTİRİLER sürer gider. Peki bu eleştirileri yapanlara baktığımızda;

*Kendi meslek örgütleri dahil kaç tane SİVİL TOPLUM KURULUŞU üyesidirler,

*Ömürleri boyunca meslekleri dahil olmak üzere KAÇ KİTAP okumuşlar,

*Her hangi bir konuda kaç tane MAKALE yazmışlar,

*Ülke ve dünya siyasetini ilgilendiren kaç KONFERANS vb takip etmişler,

Gelelim daha özel sorulara;

*Hayatları boyunca herhangi bir SİYASİ PARTİNİN kapısından içeri girmişler mi,

*Veya yaşamlarının hangi dönemlerinde (öğrencilik yılları dahil) az-çok SİYASİ FAALİYETLERDE bulunmuşlar,

*Herhangi  SİYASİ PARTİ ÜYELİKLERİ var mı,

*Hadi eğitim-kariyer kaygısı vs gerekçeleri ile kendileri için yukarıda sıraladıklarımıza zaman ayıramamışlar. Peki ya ÇOCUKLARIMIZ , Siyasetin NERESİNDELER?.

Kaçımızın çocukları siyasetin içinde. Gençlik kollarında, kadın kollarında, ana kademelerde. Ama yaşımız olgunlaşmış unumuzu elemiş eleğimizi asmışız. Ama SİYASETE AYAR vermeyi hakkımız olarak görüyoruz. Her türlü eleştiriyi yapalım siyaseti ve yöneticileri en ağır dille eleştirelim. Ama biz de elimizi taşın altına koyalım. Siyasette de STK’larda da boşluk bırakmayalım. Kendimize, ailemize, ülkemize ve insanlığa sahip çıkalım. Biz sahip çıkmaz isek sahip çıkanlara mahkum oluruz. 19.10.2022 Kdz.EREĞLİ

30 Eylül 2022 Cuma

 



 İMANIMIZI SORGULAYALIM

KENDİNİ MÜSLÜMAN OLARAK GÖREN BİR KİŞİNİN;
1-Hayatındaki en önemli hedefi
a-Dünyalık mı b-Ahretlik mi olur?
Cevabım: b-Ahretlik
Sizin cevabınız nedir?............
2-Son nefeste ne isteriz?
Cevabım: İmanla ölmeyi
Sizin cevabınız nedir?.....................
3-Dünyalık olarak neye sahip olmak isteriz?
Cevabım: Namerte değil Mert’e dahi muhtaç olmamayı.
Sizin cevabınız nedir?..................
4-İman etmenin şartı nedir?
Cevabım; La İlahe İllallah, Muhammed ün Resulullah
Sizin cevabınız nedir?.......................
5-İslam inancına göre Cennete gitmenin şartı nedir?
Cevabım; La İlahe İllallah, Muhammed ün Resulullah deyip inanmak
Sizin cevabınız nedir?.............................
6-İman etmiş bir Müslümanın KAMİL MÜ’MİN olabilmesi için
a-Mal-mülk-şirket-okul-hastane-TV-para-pul gibi dünyevi malzemelere ihtiyaç duyar
b-Yalan söylemeyen-insanlara faydalı olan-adam öldürmeyen-insanların emin olduğu-üretken-çalışkan-ticarette hile yapmayan-hırsızlık yapmayan.…….ve ibadetini doğru yapma özelliklerine sahip takva sahibi olmaya ihtiyaç duyar.
Cevabım b olup a şıkkı Kamil Mü’min olmayı zorlaştırır. Sizin cevabınız nedir?.............................
7-Allah’a inanmak ,Hz.Muhammed’in tebliğ ettiği Kur’ana ve Sünnete uymak haricinde bir MÜSLÜMAN’IN uyması zorunlu olduğu bir kişi-zümre var mıdır?
Cevabım:Yoktur
Sizin cevabınız nedir?................
8-Kur’ana göre Allah tarafından Hz. Muhammet’ten sonra insanlığa gönderilecek “peygamber-nebi-kurtarıcı” var mıdır?
Cevabım: Yoktur
Sizin cevabınız nedir?
Cevabınız Evet ise;
i-Kişinin fiziki-sosyal-manevi özelliklerini kim belirleyecek ,doğruluğunu kim onaylayacak?
ii-Kişiye seçilmiş olduğunu kim haber verecek?
iii-Hangi yöntemle haber verecek?
iv-Vahiy yolu açılacak mı?
v-Bilgi akışı rüya ile mi sağlanacak?
vi-Her kabileye, bölgeye, ırka ayrı ayrı kişi yollanacak mı?
vii-Kişinin varsayılan seçilmişliğinin süresi ne kadar olacak?
viii-Seçilmiş kişinin ölümü sonrası tebliğ görevi nasıl devam edecek?
ıx-Seçilmişliğin devamı nasıl sağlanacak? Nesep mi, atanmışlık ile mi halifelik ile mi?
x-Nesep ise hangi çocuk, atanmış ise kim atayacak, halifelik ise seçimi kim yapacak?
Bu sorular uzayıp gider….
Kendilerini hizmet hareketi olarak tanımlayan FETÖ mensuplarının asıl sorunu; Okullarının,hastanelerinin, bankalarının, yurtlarının, TV lerinin, gazetelerinin ellerinden alınması, açığa alınmaları, işten çıkarılmaları, tutuklanmaları değildir. Bu saydıklarımızın hepsi DÜNYEVİ olan şeyler olup asıl meseleleri İMAN MESELESİDİR. İMANLARI VAR MIDIR YOK MUDUR? Cevabı aranması gereken soru budur?.
Allah son nefesimizde bana ,aileme, arkadaşlarıma ve kendini Müslüman olarak gören tüm din kardeşlerime son nefesimizi İMAN ile vermeyi nasip etsin. Amin…30.09.2016
TARİHTE BUGÜN
6 yıl önce
 
Sadece ben ile paylaşılıyor
Sadece ben
İMANIMIZI SORGULAYALIM
KENDİNİ MÜSLÜMAN OLARAK GÖREN BİR KİŞİNİN;
1-Hayatındaki en önemli hedefi
a-Dünyalık mı b-Ahretlik mi olur?
Cevabım: b-Ahretlik
Sizin cevabınız nedir?............
2-Son nefeste ne isteriz?
Cevabım: İmanla ölmeyi
Sizin cevabınız nedir?.....................
3-Dünyalık olarak neye sahip olmak isteriz?
Cevabım: Namerte değil Mert’e dahi muhtaç olmamayı.
Sizin cevabınız nedir?..................
4-İman etmenin şartı nedir?
Cevabım; La İlahe İllallah, Muhammed ün Resulullah
Sizin cevabınız nedir?.......................
5-İslam inancına göre Cennete gitmenin şartı nedir?
Cevabım; La İlahe İllallah, Muhammed ün Resulullah deyip inanmak
Sizin cevabınız nedir?.............................
6-İman etmiş bir Müslümanın KAMİL MÜ’MİN olabilmesi için
a-Mal-mülk-şirket-okul-hastane-TV-para-pul gibi dünyevi malzemelere ihtiyaç duyar
b-Yalan söylemeyen-insanlara faydalı olan-adam öldürmeyen-insanların emin olduğu-üretken-çalışkan-ticarette hile yapmayan-hırsızlık yapmayan.…….ve ibadetini doğru yapma özelliklerine sahip takva sahibi olmaya ihtiyaç duyar.
Cevabım b olup a şıkkı Kamil Mü’min olmayı zorlaştırır. Sizin cevabınız nedir?.............................
7-Allah’a inanmak ,Hz.Muhammed’in tebliğ ettiği Kur’ana ve Sünnete uymak haricinde bir MÜSLÜMAN’IN uyması zorunlu olduğu bir kişi-zümre var mıdır?
Cevabım:Yoktur
Sizin cevabınız nedir?................
8-Kur’ana göre Allah tarafından Hz. Muhammet’ten sonra insanlığa gönderilecek “peygamber-nebi-kurtarıcı” var mıdır?
Cevabım: Yoktur
Sizin cevabınız nedir?
Cevabınız Evet ise;
i-Kişinin fiziki-sosyal-manevi özelliklerini kim belirleyecek ,doğruluğunu kim onaylayacak?
ii-Kişiye seçilmiş olduğunu kim haber verecek?
iii-Hangi yöntemle haber verecek?
iv-Vahiy yolu açılacak mı?
v-Bilgi akışı rüya ile mi sağlanacak?
vi-Her kabileye, bölgeye, ırka ayrı ayrı kişi yollanacak mı?
vii-Kişinin varsayılan seçilmişliğinin süresi ne kadar olacak?
viii-Seçilmiş kişinin ölümü sonrası tebliğ görevi nasıl devam edecek?
ıx-Seçilmişliğin devamı nasıl sağlanacak? Nesep mi, atanmışlık ile mi halifelik ile mi?
x-Nesep ise hangi çocuk, atanmış ise kim atayacak, halifelik ise seçimi kim yapacak?
Bu sorular uzayıp gider….
Kendilerini hizmet hareketi olarak tanımlayan FETÖ mensuplarının asıl sorunu; Okullarının,hastanelerinin, bankalarının, yurtlarının, TV lerinin, gazetelerinin ellerinden alınması, açığa alınmaları, işten çıkarılmaları, tutuklanmaları değildir. Bu saydıklarımızın hepsi DÜNYEVİ olan şeyler olup asıl meseleleri İMAN MESELESİDİR. İMANLARI VAR MIDIR YOK MUDUR? Cevabı aranması gereken soru budur?.
Allah son nefesimizde bana ,aileme, arkadaşlarıma ve kendini Müslüman olarak gören tüm din kardeşlerime son nefesimizi İMAN ile vermeyi nasip etsin. Amin…30.09.2016