SOMA
FACİASI: SORUMLULUK & HESAP VERME
Maden
sektörümüzün en büyük faciasını 13 Mayıs 2014 tarihinde SOMA da yaşadık.Tüm
ülkede olduğu gibi dünyada da ülkemizi
sevgi besleyene devlet ve milletler acımızı yaşadı ve paylaştı.Acımızı
paylaşanlar yüreğinde hissedenler bunlarla kalmadı .Faciayı insani boyutta
değerlendirenlerde yasımıza katıldı.
Dünyada
bu faciadan dolayı ülkemizi zora sokmak isteyenler olduğu gibi ne acıdır ki
aynı zihniyette olan insanların ülkemizde de var olduğunu gördük.Bütün bunlar
Somadaki facianın sorumlularından hesap sorul(a)mayacağı ve veril(e)meyeceği anlamına
gelmez.
Bir
önceki yazımda da belirttiğim gibi KAZA tanımı yapılan her olayda insan
kaynaklı ihmal veya ihmaller vardır.İhmal olduğuna göre sorumluluk ta
var.Bu ihmal ve sorumlulukları konuyla ilgili evrensel ölçülere göre belirlemek şarttır.Faciayı kendi
mecrasından çıkarıp farklı kazanımların peşinde olmak için kullanmak hiç
kimseye yarar sağlamaz.
Bu
genel değerlendirmelerden sonra olayı daha detaylı incelersek ihmalleri de daha
kolay görürüz.Bunun için denklemi çok basit kurmak gerekir.Denklem:Yer altında
kömür var.Bu kömürün yer altından yer yüzüne çıkarılması gerekiyor.En basit
tanımı budur.Tarlaya ekilen patateste
toprağın altında yetişiyor ve onu da insanlığın yararına sunmak için toprağın üzerine çıkarmak gerek.Burada
kullanılan araç basit bir kazma.Bu kazmayı da kullanan insan.Araç basitte olsa
kaza riski var.Günümüzde işçi
sağlığı-güvenliği konusunda hemen hemen her sektörde uluslararası normlar
oluşmuş durumda.Bu normların bir çoğu acı tecrübeler sonrası oluşmuş olup deyim
yerindeyse “İNSAN KANI” ile yazılmıştır.Her şey belli ise neden bu kazalar
oluyor.İşte asıl mesele burada.Ülkeler, gelişmişlik düzeyine göre bu normların
ya bir kısmını ya çoğunluğunu yada hepsini uyguluyor.
21
yüzyılda yaşıyoruz.Uluslararası siyaseti belirleyen en güçlü argüman
ENERJİ.Devletlerin bağımsızlıklarının belirleyicisi sayılabilecek kadar etkin bir argüman.Dünyadaki
savaşların en önemli sebebi de enerjiye sahip olmak dersek hata yapmış
olmayız.Bizim ülkemiz için de enerjiyi temin şekli çok önem arz etmektedir.
Yeraltı
madenleri milletimizin ortak malı olarak kabul edildiği için devletin izni
olmadan hiçbir işlem yapılamaz.Ve bu açıdan değerlendirildiği için özellikle
kömür madenini yer yüzüne çıkarma işi yıllarca devlet tarafından
yapılmış.Kömürü yer yüzüne çıkarmak için derine indikçe ocakların dinamik
yapısı hızlanmış.Yavaş işleyen devlet çarkı buna ayak uydurmakta
zorlanınca maliyetler artmış.Ve
madenlerin işletmesinin özel sektöre devri başladı.İşte facianın temel noktası
burası.İŞLETME.
Peki
işletme ne demek.TDK sözlüğünde ; Bir kuruluşu verimli bir duruma
getirip kazanç sağlama yöntemi olarak tanımlıyor. Neye kazanç diyeceğiz.Aslında kamu da da özelde de
KAZANCIN tanımı aynı değerler olmalıdır.Ancak
21 yüz yılda KAMU ve ÖZEL de bu değerler değişiyor.Sıkıntı da burada
başlıyor.Özetin özetinde kamu,önce insan diyor özel sektör ise önce kar diyor.
Olayı bu şekilde özetledikten sonra SOMA FACİASI nın olmaması
için;
1-Kamu(devlete) ait olan bir “madenin” işletmesi özel
sektöre verilirken yapılan sözleşme gelişmiş ülkelerin sözleşme şartlarına uygun
yapılmalıdır.
2-Önce “kar” dediğini varsaydığımız özel sektörden önce
“insan” demesini sağlayacak şartları yerine getirilmelidir.
3-İlk 2 maddenin yerine getirildiğini varsaydığımızda bu
“durumun” denetim ve takibi için gerekli mevzuat oluşturulmalıdır.
4-Herhangi bir nedenle(kasıt-ihmal-doğal etkenler gibi)
sözleşmenin ihlalinde her bir husus için
yaptırımlar açık ve net olarak
belirtilmiş olmalıdır.
5-Olası ihlallerde yapılacak iş ve işlemlerin (ilk yardım
,acil kurtarma,adli ,idari soruşturma..) kimin tarafından nasıl yapılacağı
belirlenmiş olmalıdır.
13 Mayıs 2014 de yüreklerimizi yakan SOMA daki facianın
KAZA olduğuna herkes hemfikir.Sabotaj veya doğal afet olduğuna dair ortalıkta
ciddi bir iddia yok.O halde bu facianın “İNSANA” ait hata ve ihmaller zincirinden
kaynaklandığını söylemek mümkün.
Yukarıda sıraladığımız maddeleri göz önüne aldığımızda sorumluluğu olanları şu şekilde
sıralayabiliriz.
İlk sırada kar amacıyla çalışan ve işin her safhasını
planlayıp yürüten işletme sahibi
firma var.
İkinci sırada ise KAMU GÖREVİ yapan herkes var.Kamu
görevinde ise ilk sırayı yürütmenin başı olarak hükümet alırken ikinci sırada ise yasama erkinin önemli
kurumlarından olan muhalefet yer
almaktadır.Ve üçüncü sırada her zaman kendilerini kamu görevi yaptıklarını
iddia eden kurumlar gelir.Bu kurumların içinde
en önemli sorumluluk SENDİKALARINDIR.Daha
sonra Meslek Odaları,Sivil Toplum
Kuruluşları,Üniversiteler,Medya ve gönüllü kuruluşlar gelir.Yani
hepimizin sorumluğu var.
Yukarıda sorumlulukları olduğunu düşündüğüm kişi ve
kurumlar yapılacak adli ve idari soruşturmalar sonucunda var olan yasal
mevzuata göre “HESAP” verecekler.Sorumluluklar ölçüsünce hakça ve adil bir
şekilde HESAP verilmesi dileğimizdir.Bu dileğimizin ne kadar yerine geleceğini
bilemiyoruz.Buradaki eksik de dahil
olmak üzere yasal olarak hesap verme zorunluluğu olmayanlarınki milletin
vicdanında ve ilahi adalette karşılığını görecektir.Buna inancımız tamdır.
Bir sonraki yazımda da hekimlik mesleğimin gereği olarak
FACİAYI değerlendirmek istiyorum.21.05.2014 Dr.M.Naci
YALÇINKAYA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder