BİR UÇAK İKİ PİLOT
Hayatımıza son
yıllarda daha fazla yer eden uçaklar artık günümüz ulaşım araçlarından bir
tanesi oldu.Savaş,yolcu ve kargo gibi değişik amaçlar için kullanılan uçaklarda
uçuş için genellikle birden fazla pilot olduğunu biliyoruz.Ve bir çok uçakta
otomatik pilot olduğu da malum.Diğer araçların çoğunda tek sürücü bulunurken
yolcu ve/veya özellikli araçlarda birden fazla sürücü bulunuyor.Ancak sürücüsü
kaç tane olursa olsun direksiyonda her zaman tek kişi oturur.Her şey normal
şartlarda seyir ederken otomatik pilot ta aracı sürer.Ancak araç veya çevre
şartları normal dışına çıktığında
muhakkak yetenekli-yetkili bir kişi direksiyonda olmalıdır.Aksi halde
kazalar kaçınılmaz olur.
Ülke
yönetimleri de tıpkı bir araç gibidir.Direksiyondaki kişinin sürekli teyakkuzda
olması gerekir.Hele hele dünyanın en güzel,en değerli ve herkesin gözünün olduğu ve de en tehlikeli
yerinde yaşayan bir DEVLET isen 7/24 bir salise bile dikkatsizliğe hakkın yok
demektir.
Binlerce
yıllık tarihimizden gelen yönetim anlayışı gereği “TEK ADAM” ile yönetilmeye
alışık bir milletiz.Bu kişi bazen SULTAN
olmuştur bazen HAN,bazen BEY olmuştur bazen PADİŞAH,bazen CUMHURBAŞKANI
bazen de BAŞBAKAN.İsim ne olursa olsun yanında bir TOY’u,meclisi,danışmanları
olmuştur yönetenin.Başarılı olan liderler de kararlarını danışarak veren
liderler olmuştur.
Osmanlıdan
Cumhuriyete geçtiğimizde de sistem değişmemiştir.İstiklal harbi de
Cumhuriyetimiz de M.Kemal Atatürk’ün
güçlü liderliği ve milletin egemenliğinin gerçek temsilcisi olan T.B.M.M.
nin güçlü iradesi ile kazanıldı ve kuruldu.
Birinci
Cumhurbaşkanımız M.Kemal Atatürk’ten başlayarak tüm Cumhurbaşkanlarımız
T.B.M.M’nce seçilmiştir.Ve her Cumhurbaşkanlığı seçiminde ciddi sancılar
olmuştur.12 Eylül 1980 öncesindeki seçim 115 tur olmuş yine de başarılamamıştır.12 Eylül
Anayasası bu durum oluşmasın diye seçim şeklini değiştirmiş salt çoğunlukla
seçilebilir hale getirmiş.Ancak 2007 yılında 367 garabeti bunu da ortadan
kaldırdığı için Anayasa değişikliğine gidilerek Cumhurbaşkanı seçimi direk
halkın seçimi şekline dönüşmüştür.Bu durum ise çok partili parlamenter sistemi
kökünden değiştiren bir şekil olmuştur.2014 deki seçim ile de durum fiiliyata
dönüşmüş.Devlet yönetiminde halkın oyları ile seçilen iki kurum oluşmuş.Biri
çok partili hayata geçtiğimiz 1946 dan bu yana
yürütmenin başı olarak başbakan olan
parlamenter sistem.İkincisi ise halk oyu ile seçilen Cumhurbaşkanı.
Başbakanlığın
uygulanış şeklini 50 seneyi geçkin bir süredir devam eden şekliyle
biliyoruz.Ama cumhurbaşkanlığını bilmiyoruz.Çünkü 1946-50-54-57 seçimlerinde
kazanan partinin genel başkanı partisinden resmi olarak ayrılıp Cumhurbaşkanı
seçilmiş.1960 Anayasasında ise görev süresi 7 yıla çıkartılarak genel
seçimlerden ayrıştırılmış.1960 sonrası ise Cumhurbaşkanları asker kökenli
olmuş.Ta ki rahmetli Turgut Özal a kadar.2007 yılında ise Sn.Abdullah Gül’ü
seçtirmemek için her türlü baskı uygulanmış son olarak 367 garabetine geçit
veren ANAYASA MAHKEMESİ seçimi kilitlemiştir.Bu kiliti MİLLETİN EGEMENLİĞİ
açmıştır.
Bu gün
yaşanılan tartışmaların olacağını 2007 den beri herkesin bilmesine rağmen ciddi
bir çalışma-tartışma yapılmamış.Ne
zamanki iş fiiliyata döndü tartışmalar alevlendi.Bu günü “SENİ BAŞKAN
YAPTIRMAYACAĞIZ ,KAN DÖKÜLMEDEN YAPAMAZSINIZ “ diyenler 2007 yılında 367 garabetini
ANAYASA MAHKEMESİ ret ederse ülke kaosa sürüklenir diyenler aynı zihniyeti
taşıyanlar olmuştur.Halbuki 2007 de 367 garabeti için tepki koysalardı bu günkü
tartışmalar hiç olmayacaktı.Büyük bir ihtimal ile Cumhurbaşkanımız Sn.Recep
Tayyip ERDOĞAN AK PARTİ nin başında ve başbakan olarak devam edecekti.Bu günkü
durumla mücadele edenlerin muhatabı AK PARTİ ve CUMHURBAŞKANI
değildir.Muhatapları 367 garabetine onay verenlerdir.30.05.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder