BU ÜLKEDE MUHALEFET OLMAK
Yüzyıllardır
ülkemiz hep sıkıntılı süreçlerden geçti. Sıkıntılı süreçler hayat tarzımız
oldu. Sıkıntılarımız tavan yaptığı dönemlerde oldu. Orta Asya’dan batıya göç,
Malazgirt, Osmanlının kuruluşu, Fetret Devri, Tanzimat dönemi,1.Cihan Harbi -İstiklal
Mücadelemiz ve 15 Temmuz 2016.İktidarlardan farklı düşünceye sahip olanların
varlığı DEVLETLERİ(kurum-kuruluşlar için
de geçerlidir) AYAKTA tutmaya yarayan en büyük güçlerdir.
15 Temmuz
2016 da yaşadığımız; ihanet şebekesi FETÖ’nün koçbaşı olarak kullanıldığı
terörist kalkışma , aziz milletimizin feraseti ve mücadele ruhu ile önlendi.250
şehit 2000 nin üzerinde de gazimiz oldu. Aradan geçen 4 aylık sürede
yaşadıklarımız önümüzdeki günlerde ve yıllarda yaşayacaklarımızın hiçte kolay
olmayacağını bize gösteriyor.
15
Temmuzda koçbaşı olarak kullanılan FETÖ çetesinin hangi çiftlikte ve ne şeklide tohumlandığı, hangi meralarda
otlatıldığı, hangi çobanlar tarafından koruyup kollandığı ,hangi yemlerle
beslendiği irdelenmeden sadece en iyi fiyata satmak için özel besiye çekildiği
zamanı incelemeye almak sorunu çözmeye yetmez. Tam aksine yeni koçbaşlarının
tohumlanıp gelişmesine büyümesine sebebiyet verir.
Yetkileri
de gücü de elinde bulunduran Devlet ve
hükümetin sorumluluktaki payı en büyüktür. Her yönetim şeklinde iktidar vardır
demokrasilerde muhalefet de vardır. Ve muhalefetin payı ise doğru yapıldığı
zaman iktidarı da geçebilir. Bu başarılabildiği
zaman ise muhalefet artık iktidar olmuştur.
Günümüz
Türkiye’sinde muhalefet ne yapıyor?
i-FETÖ
çetesi ve diğer terör örgütlerinin doğup büyümesindeki sistem hatalarını
irdelemiyor. Biliyoruz ki PKK terör örgütünün doğup büyümesinde 12 Eylül ürünü
olan DİYARBAKIR CEZAEVİ nin önemi çok büyük.
ii-At
izinin it izine karışmaması için en az iktidar kadar muhalefetin de sorumluluğu
vardır. İktidar FETÖ ve diğer terör çetelerini devlet kadrolarından temizlerken
muhalefet “niye alt kademelerden başlanıyor da üst kademeler temizlenmiyor”
diyor. Unutmayalım ki kaymakamımızın şehadetine neden olan bomba tuzaklaması
işini alt kademedekiler ve yakınları yaptı. Temizlik yapılsın diyorsanız bu
işin altı-üstü yoktur. Bu örgütlerde bizim bildiğimiz manada hiyerarşi de
yoktur. Belediye temizlik görevlisi eş başkan olabiliyor, ilk okul mezunu bir
vatandaş hakimlerin imamı olabiliyor. İlahiyat fakültesindeki bir yardımcı
doçent TSK deki generallerin hemen hemen yarısına emir verebiliyor.
iii-Ana
muhalefet partisi tam kadro olarak(kendilerine göre) Cumhurbaşkanının
eksiklerini, hatalarını söylemekten başka bir şey demiyorlar. Planlarını,
projelerini ve hedeflerini duyamıyoruz. Üstelik muhatapları hükümet olmasına
rağmen bunu yapıyorlar.
iv-Siyasette
çok ilginç günler yaşıyoruz. Eski tüfek solcular “KAHROLSUN FAŞİSTLER” diye
mücadele ettikleri rahmeti Türkeş ve MHP ye güzellemeler yapıyorlar. Sn. Devlet
Bahçeli’yi eleştirmeyi iktidara muhalefet yapmak olarak görüyorlar.
v-Halk
oyu ile seçilen Cumhurbaşkanının statüsündeki fiili durumu Sn.
Cumhurbaşkanımızın yaptığını söylüyorlar. Kısaca hatırlayalım;
*Sn.Ahmet
Necdet Sezer’in görev süresi bitip yeni cumhurbaşkanının seçildiği 2007 yılı.
Rahmetli Özal, Demirel ve Sezer’in 12 Eylül Anayasasına göre cumhurbaşkanı
seçilme şartları 2007 için uygulanamaz dendi. Kim dedi.Sözde değil özde
demokrasi istediğini söyleyen TSK,eşi baş örtülü biri cumhurbaşkanı olamaz
diyen vesayet odakları,367 garabetini ortaya çıkaran Kanadoğlu, Anayasa
mahkemesi 367 yi kabul etmezse ülke kaosa gider diyen zamanın CHP Gn.Başkanı
Sn.Baykal, ve bu baskılara direnemeyip tarihine kara bir leke olarak geçen
kararı veren ANAYASA MAHKEMESİ.
*Siyaset
çözüm üretmektir. Anayasa değişikliğine gidilerek yapılan referandum ile “Cumhurbaşkanını millet seçsin” maddesi
kabul edildi. Şayet bu çözüm üretilemeseydi ne olacaktı. Kenan Evrenin 12 Eylül
ihtilaline giden yoldaki en güçlü argümanı “TBMM nin cumhurbaşkanını
seçemediği” idi. Krizin çözümü için yeni bir darbe mi bekleyecektik.
*Herkesin
değişmesinde mutabık olduğu 82 anayasasında
hiç sorumluluğu olmayan ama başkan gibi yetkilerle donatılan cumhurbaşkanı
tanımlandı.
*TBMM 367
garabeti ile başkan yetkilerine sahip cumhurbaşkanını seçme yetkisini 2007 de
referandum ile millete devretti. TBMM ince seçilen bir cumhurbaşkanının mevcut
yasalara göre hesap vereceği yer TBMM
idi. Yetkisini seçimle milletten alan cumhurbaşkanı fiilen başkandır. Türkiye
ve dünya da bunu böyle görüyor. Sn.Devlet Bahçelinin yaptığı da bu
“fiili durumun” milletin iradesi ile aşılmasını sağlamaktır. Kimseye başkanlık koltuğunu
ikram ettiği yok. Ana muhalefetin
yapamadığını yapıyor. Var olan soruna çözüm üretiyor.
Hiçbir
muhalefet sadece iktidarı eleştirerek seçimleri
kazanamaz. Türkiye’deki muhalefet bunu öğrendiğinde kazanan ülke ve
demokrasimiz olacak bir de muhalefetimiz.16.11.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder