Sorun
çıkmadan düzenleme yapma kültürüne ülke ve insan olarak sahip olmadık.Hep
kervan yolda düzülür hesabı ile iş yapıyoruz.Hangi konu olursa olsun
“düzenlemeleri “aklın ve bilimin rehberliğinde yapmadığımız için her seferinde
düzeltmek zorunda kalıyoruz.Ve en önemli hususlardan biri de var olan düzensizliklerden kurumsal olarak
yararlanan “yapılar “ hep olmuştur.
Son
yıllarda tavan yapmış bir sorunumuz var ;Osmanlıdan günümüze kadar ülkemizin
yönetiminde hep “EGEMENLİK” tartışması,yarışı,kavgası ve nihai olarak ta savaşı
yaşanmaktadır.Bu kavga her devletin meselesi olduğu gibi bir kişiden fazla olan
her sosyolojik biriminde
meselesidir.İnsanlık tarihi ile var olan “ailenin reis kimdir ?“ sorusunun cevabı bulunabilmiş değildir.
Nasreddin hocanın “parayı veren düdüğü
çalar” sözü hayatımızın her safhasında yer bulur.Ne yazık ki parayı verenin kim
olduğu düdüğü kimin çalacağı ne kadar paraya ne kadar düdük çalınacağı vs
sorular cevaplarını bulmaz.Belirli cevapları bulanların oluşturduğu topluluklar
kabileleri,milletleri ve devletleri oluşturur.Millet olarak yüzyıllardır yaşadığımız
tartışmaların-kavgaların hatta savaşların
temelinde yatan işte bu “EGEMENLİK” tanımıdır.Ülkemizde en küçük
sosyolojik birim olan ailede başlayan egemenlik savaşı,mahallede
muhtarlık,şehirler de belediye başkanlığı,ülke geneli için başbakanlık olarak devam eder.Bunun devamında
da Dünyanın egemenliği kavgası başlar.İnsanoğlu var olduğu sürece kavga da
devam edecektir.
Bu
mücadeleye ;Osmanlıyı parçalamak için çıkartılan birinci dünya savaşı sonrası
kurtuluş savaşını yürütmek için kurulan T.B.M.M
ile başlayıp günümüze kadar süren mücadeleye göz atmak istiyorum.Akıl ve
bilim derken ilk iş olarak “kavramların” manalarına bakmak gerek.Türk Dil
Kurumu Internet sitesindeki EGEMENLİK
tarifine bakalım;
Egemenlik;
1-Egemen olma durumu.2-Milletin ve onun tüzel kişiliği olan devletin
yetkilerinin hepsi, hükümranlık, hâkimiyet. "Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir."-Türk Dil Kurumundaki açıklamalar bunlar.Kurtuluş
savaşını “kazanan iradenin” tecelli
ettiği ve Büyük Önder Mustafa Kemal
ATATÜRK’ün önderliğinde kurulan TBMM de.“EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ
MİLLETİNDİR” sözü ile hayat bulan ve aziz MİLLETİMİZE ait olan EGEMENLİĞİN anayasalarımızdaki yeri ve değişimleri şu an yaşanan mücadele ve
savaşları izah etmeye yeter.
23
Nisan 1920 de açılan Kurtuluş savaşını
yönetip “parçalanan imparatorluğun küllerinden” yeniden Türkiye Cumhuriyetini
kurabilmek meclisimizin 1921 deki
anayasasında Egemenliğin kayıtsız şartsız Millete ait olduğu fikri , inanışı ve
uygulaması ile mümkün olabilmiştir.Birinci meclisimiz hem kurtuluş savaşını
yönetmiş hem de ülkemizi yönetmiş.Buradaki en önemli husus EGEMENLİĞİN KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR
prensibinin harfiyen uygulanmasıdır.Öyle güçlü bir yetki ve uygulama ki Lozan a
gidecek olan heyetin harcırahının miktarını belirlemekten,başbakanın beraber
çalışmak istediği bakanların onaylanmasına kadar hatta kurtuluş savaşını
yürüten başkumandan Mustafa Kemal Atatürk ün görev suresi ve yetkilerini tayin
etmeye kadar Millete ait olan Egemenlik
hakkını tam olarak kullanmıştır.Bu hakkın hakkıyla kullanılması sayesindedir
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ nin kurulması sağlanabilmiştir.
1924,1961
ve 1982 Anayasaları ile millete ait olan egemenlik hakkının milletten alınıp
vesayeti temsil eden ve milli iradenin dışında kendine yaşam alanı yaratan kurumlara adım adım aktarılması
sağlanmıştır.Bu kurumların hepsi de yeni
yapılan anayasalarla korunma altına alınmıştır.
Ülkelerin
yönetiminde söz sahibi olabilmek için
mücadele edildiği gibi dünyayı yönetmek iddiasında olanların da belirli bir
mücadelenin içinde olmaları kaçınılmazdır.Şu
an ülkemizde yaşanan olayların ve savaşın temelinde yatan husus bu mücadelenin ülkemizdeki yansımasıdır.Savaşan
tarafların arasında zafere giden her
yolun mubah olduğuna inanalar olduğu için bizlerin aklını karıştırmak
istemektedirler.İnsanlık tarihi kadar eski olan
rüşvet,yolsuzluk ve hırsızlıkla mücadele gibi sunulmasının asıl amacı
MİLLETİMİZE AİT OLAN EGEMENLİK hakkının elinden alınmasıdır.Gerisi
teferruattır.Saygılarımla.20.01.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder