ERDOĞAN-DAVUTOĞLU İKİLİSİ
Bir
önceki makalemde SİSTEM üzerinden DAVUTOĞLU’nun ayrılma olayını yorumlamaya
çalışmıştım.Bu makalede ise kişiler üzerinden yorumlamak istiyorum.Siyasi
hayatımıza çok yönlü etkisi olacak olan bu olayı kısa bir makaleye sığdırmak
mümkün değil.Bir kaç başlık belirleyip
yorumlamak istiyorum.
*Milli iradeye darbe mi yapıldı?
Tanzimat'ın
ilanından bu yana şekli şemali çok değişik olsa da ülkemizde seçimler
yapılmaktadır.Yapılan seçimlerle milli iradenin
ne kadarının temsil hakkı kazandığı
ve da daha önemlisi milli iradenin YÖNETİMDE ne kadar etkin olduğu
tartışmaya açık.”Hükümet oldu amma iktidar olamadı” deyişi geçerliliğini hala
koruyor. 2002 den günümüze kadar yapılan seçimlerde AK PARTİ hep birinci parti
oldu. Sn.Davutoğlu genel başkan olarak son 2 yıl içinde yapılan seçimlerde
vardı.Milli iradenin iktidardaki varlığı ve gücü aynen devam
ediyor.Menderes,Demirel,Ecevit,Özal,Erbakan
gibi liderlerin partilerinde bir çok siyasetçi genel başkanlık
yaptı.Genel başkanların değişimi
CHP,DP,AP,DYP,ANAP gibi partilerin liderlerini değiştirmedi.Partilerin
fikirleri idealleri genel başkan değişimi ile değişmiyor.Sonuç olarak milli
iradeye darbe-marbe yapılmış değil.Bunu iddia edenlere de bakmak gerek. Milli
iradeye darbe olduğunu iddia edenler düne kadar AK PARTİ iktidarının milli
iradeyi yansıtmadığını söylemiyorlar mıydı?
*Sn.Ahmet Davutoğlu doğru mu yaptı?
Hemen
başından ifade edeyim ki çok doğru yaptı.Sistemden kaynaklanan yönetim krizinde
kişisel ihtirasların peşinden gitmedi.Hiç bir faninin kolay kolay terk
edemeyeceği makamı elinin tersi ile itmesini bildi.Emaneti devir alırken
söylediği gibi emanetçi bir başbakan olmadı.Ama daha önemlisi Sn.Davutoğlu
siyaset bilimi uzmanı bir akademisyen.Ülke ve dünya gerçeklerini iyi analiz edip
gelecek için hedef belirleyebilen bir “HOCA”.
Teorik olarak inşa ettiği düşünceleri (Stratejik
Derinlik) AK PARTİ iktidarı ile hayata geçmeye başladı.İlk
yıllarda başdanışman olarak daha sonra ise Dışişleri bakanlığı ve son olarak ta
icranın başı BAŞBAKAN olarak uygulama alanı buldu.Veda konuşmasını bile HOCALIĞI ve DEVLET ADAMLIĞI vakarına
yakışır bir şekilde yaptı.Fitne peşinde olanlara malzeme vermedi.Birlik ve
beraberliğin önemini vurguladı.Klasik olarak bilinen politikacılığı değil
siyaset adamlığını tercih etti. Nizamülmülk’ün Siyasetnamesinin bir benzeri olan Stratejik Derinlik kitabını yazan biri
olarak hizmetlerine devam edeceğine inanıyorum.
*Cumhurbaşkanımız Sn.Recep Tayyip
Erdoğan diktatör mü ?
Tek
adamlık,diktatörlük gibi sıfatlar günümüz Türkiyesi için çok gerilerde
kalmıştır.Binlerce yıllık tarhimizde millet olarak “lider-başkan”tipi yönetim
geçmişine sahibiz.Bu tarihi geçmişin var olması ve günümüze kadar devam etmiş
olması sistemin doğruluğunun en bariz göstergesidir.Burada gözden kaçırmayacağımız
husus ise Oğuzlardan bu yana var olan “TOY” sistemi, liderin en aza hata ile
karar vermesinin gerekçesidir.Yine de hatalar yapılmış ki binlerce yıllık tarih
tek devlet ile devam etmemiş.16 devlet kurulduğuna göre 15 taneside yıkılmış
demektir.Çocukluğundan beri siyasetin içinde
yaşayarak- pişerek-olgunlaşan
Cumhurbaşkanımız her zaman son kararı veren olmuştur.Yakın çalışma
arkadaşlarının ifadesiyle istişareye
verdiği önem hayatının her aşamasında var olmuştur..Millete rağmen millete
hizmet edilemeyeceğini yaşayarak ta
görmüştür.Kamuoyu yoklamaları,anketler,istişareler AK PARTİ iktidarı ile
hayatımızın bir parçası olmuştur.Nihai olarak Cumhurbaşkanımızda bir
insandır.İnsanlar hata yapar.Bu güne kadar hatalar yaptığı gibi bu günden sonra
da yapacaktır.Ancak hatalarından gerekli dersleri çıkarmak başarıyı da
getirir.Sn Cumhurbaşkanımız tek karar
veren değil NİHAİ KARARI
verendir.Verdiği kararların da bedelini baştan kabullenendir.
*AK PARTİ’nin geleceği ANAP-DYP gibi mi olacak?
Demokrasilerin
esas unsurlarından olan siyasi partilerde canlılar gibi bir ömürleri
vardır.Doğar büyür ve ölürler.Kimileri doğmadan “düşük olarak” ölür. Kimileri
bebeklik hastalıklarından kurtulamaz ölür. Kimileri de gençlik heyecanı ile
hatalar yapar ve dünyaya erken veda eder.Doğum öncesi ve sonrası takipler çağın gerektirdiği bilimsel verilere göre yapıldığı zaman
dünyaya gelen bebeklerin yaşam süresi uzun olur.AK PARTİ bu güne kadar genel olarak
doğruları yaptığı için var
olmuştur.Değişim ve gelişime karşı çıkılmadığı
sürece de var olacak.Ancak yapılan değişimlerin hem parti hem de millet
nezdinde gerekçeleri kabul edilmelidir. Sn.Davutoğlunun “görevi bırakma
zorunluluğu” duyarak ayrılması da bu çerçevede değerlendirilmesi gerekir.Aksi
halde bu durumun bir bedeli olacaktır.AK PARTİ siyaset bilimi açısından tam
manasıyla kurumsallaşana kadar doğal liderine ihtiyaç duyacaktır.İhtiyacın hala
devam ettiğini düşünüyorum.
*Yeni Başbakanın profili nasıl
olacak?
Parlamenter
sistemlerde başbakanlar güçlü olmak
zorundadır.Aksi halde devleti yönetemez noktaya gelirler.Ülkemizdeki sistem
kurum ve kuruluşlar bu sisteme göre çalışır.2007 den itibaren başlayan
II.CUMHURİYET’e uygun yasal düzenlemeler
yapılmadığı sürece de devam edecek.22 Mayıs 2016 da yapılacak AK PARTİ olağanüstü
kongresinden yine güçlü bir genel başkan ve başbakan çıkacaktır.Bunun aksini
beklemek ve istemek bu millete yapılacak en büyük kötülük olur. Siyaseten de
geçerliliği yoktur.
Bildiği
inandığı doğruları ve yanlışları şekil
ve usul olarak ta doğru zamanda diyebilen
insanlara ADAM denir.Başbakanımız Sn.Ahmet DAVUTOĞLU’da adam gibi adamdır.Hayatın her alanında olduğu
gibi siyasette de adam gibi adamlara ihtiyacımız var.Bunları yetiştirmekte
hepimizin boynunun borcudur.10.05.2016
Not:Yeni Anayasa ile başkanlık sistemine geçtiğimizde Güçlü
Başkan-Güçlü Başkan yardımcısı olarak Erdoğan-Davutoğlu ikilisi olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder