27 Temmuz 2019 Cumartesi

B-31 MART’TA NE OLDU?


B-31 MART’TA NE OLDU?

31 Mart 2019 Pazar gününe kadar herkes ama herkes çalışmasını yaptı. Bu “herkes” kelimesinin açılımı önemli bir husustur. Sanki yerel seçim yapmıyoruz da “BAŞKAN” seçimi yapıyoruz gibi ülke içi ve ülke dışı olmak üzere seçimlere etki edebileceğini düşünen herkes çalışmalarını yaptı.2017 referandumunda “mühürsüz oy pusulaları” gündeme oturmuştu. YSK, sandık kurullarının (özellikle başkan ve asil üye) yaptığı hatanın seçmen iradesini etkilemediği gerekçesi ile   mühürsüz oy pusulalarının geçerli olduğunu seçim günü oy verme işlemi devam karara bağladı. Seçim sonrası HAYIR CEPHESİ bu husus üzerinden referandum sonucunu gayri meşru ilan etti. Asıl sorun ne idi?.
2015 milletvekili genel seçimlerinde sandık kurulu başkanı ve asil üyeler SİYASİ PARTİLERİN belirlediği isimler arasından Kur’a ile seçildi. Bu durumda  sandık kurullarının başkanları AK PARTİLİ,CHP Lİ,MHP Lİ,HDP Lİ,SP.Lİ,BBP Lİ, VE/ VEYA İLÇE SEÇİM KURULLARININ BELİRLEDİĞİ ve  SİYASİ PARTİ ÜYESİ OLMAYAN kişilerden oluştu.2017 referandumunda ise SİYASİ PARTİ ÜYESİ olan başkanların (bilerek-bilmeyerek) yapmış olduğu hatalar sonucu sandığa giren seçmen iradesinin YSK kayıtlarına doğru bir şekilde girmeyebileceği görüldü. Ve Mart 2018 de Seçim Kanununda yapılan değişiklik ile de sandık kurulu başkan ve asil üyelerinin KAMU PERSONELİ olması zorunluluğu getirildi. CHP bu yasa değişikliğinin iptali için CHP’si ANAYASA mahkemesine götürdü. Ve ANAYASA mahkemesi ret kararı verdi. Gerekçe ise; Sandık başkanları- asil üyelerin  tarafsızlığı ve belli bir bilgi-tecrübe sahibi olmaları SEÇİMLERİN ADİL ve TARAFSIZ olması için gereklidir dedi.
Yasa 13 Mart 2018 de değişti. Bu değişiklikten sonra da 24 Haziran seçimleri yapıldı.24 Haziran seçimleri için hiçbir siyasi parti tarafından SANDIK KURULU BAŞKANLARININ ATAMALARI gündeme getirilmediği için bu konu hiç tartışılmadı. Ama bu husus incelenmeliydi. AK PARTİ’nin seçimlerle ilgili ilk hatası 24 Haziran 2018 de bu hususun araştırılmasını yapmamasıydı. Bu durum AK PARTİ gibi seçim konusunda çok tecrübeli ve alt yapısı güçlü bir partiye yakışmamıştı. Bu ihmalkarlığın bedelini 31 Mart 2019 da ödedi.
31 Mart gecesi seçim sonuçları açıklanmaya başladığı ilk saatlerde B.Yıldırm önde başlamışken ilerleyen zamanda aradaki fark kapanıp E.İmamoğlu’nun öne geçtiği görüldü. Ve artık seçim bu şekilde sonuçlanır dediğimiz anlarda B.Yıldırım bir basın açıklaması yaptı. Ellerindeki verilere göre seçimi AK PARTİ’nin önde bitirdiğini ilan etti. E.İmamoğlu’da yaptığı açıklamalarda kendisinin önde olduğunu söyledi. Anadolu ajansı 10-11 saat veri güncellemesi yapmadı. Bu da soru işaretleri oluşturdu. Ve 1 Nisan 2019 tarihi itibarı ile kargaşa başladı.
31 Marttan hemen sonraki günlerde bir paylaşım yapmıştım. Bu işte bir SAKATLIK var diye. Ve sakatlık bir değil BİRDEN FAZLA olduğunu anladım. Burada E.İmamoğlu cenahı öyle bir algı operasyonu yapıp başarılı oldular ki herkesi inandırmayı başardılar. Halbuki kazın ayağı hiçte öyle değil. Basit ve anlaşılır bir örnek vermek istiyorum.
7 Ağustos ve 12 Kasım 1999 iki büyük deprem felaketi yaşadık. Can ve mal kayıplarımızın asıl sebebinin BİNALARIMIZIN DEPREME DAYANAKLI imal edilmediği gerçeği idi. O günden sonra  deprem mevzuatı oluşturmaya başladık. Şu anda yapılan tüm inşaatlar için YAPI DENETİM ZORUNLULUĞU getirildi. Denetim yetkisi de İNŞAAT MÜHENDİSLERİNE verildi. Her bölgede kurulan yapı denetim firmaları Çevre ve Şehircilik bakanlığının izni ile yetkilendirilip kayıtlarını da ilgili bakanlık tutmaktadır. Siz bir inşaat yapacağınız zaman ilgili makama müracaat ettiğinizde sizi otomatik olarak bir YAPI DENETİM firmasına yönlendiriyor. Liste haricinde bir yönlendirmenin olacağı ihtimalini bile düşünmek  çok saçma olur. Ama öyle bir şey oluyor ki yönlendirilen kişiler ya bir inşaat bekçisi, ya bir berber, yada bir kasap ,ya bir terzi, ya bir demirci ustası veya kalıpçı-boyacı-elektrikçi-sucu-mobilyacı vs vs olduğunda  ne yapmak gerekir. Böyle bir durumda sormak gerekmez mi BU İŞ NASIL OLUYOR VE BUN U KİM(LER) YAPTI ?.
31 Mart seçimlerinde 700 küsur sandık kurulu başkanı yasanın amir hükmüne rağmen kaymakamlıklardan gelen KAMU PERSONELİ listesinden değil de İLÇE SEÇİM KURULUNUN istediği kişilerden oluşturuldu. Bunun yapılma gerekçesi nedir, organizasyonunu kim yaptı? Üstelik bunu yapan(lar) o seçim çevresindeki adliyenin en kıdemli hakiminin başkanı olduğu İLÇE SEÇİM KURULU yapıyor. Ve bu bilgiler seçim gününe kadar da siyasi partilerle paylaşılmıyor. Yapı Denetim için inşaat mühendisi yerine 50 yıllık tecrübeli(!!!) sıvacı Hasan ustaya görevi ÇEVRE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI verirse bu ülkede NELER OLMAZ Kİ…İşte tıpkı 31 Martta sandık kurullarına KAMU PERSONELİ yerine özel seçilmiş herhangi birini vermek gibi. Üstelik KAMU PERSONELİ listesi KAYMAKAMLIKLARDAN gelirken hariçten görevlendirme yapmak için o seçim bölgesindeki 100.000 lerce seçmenden birini görevlendirmek ÖZEL SEÇİLMİŞ değil ise çok zor olsa gerek.
         700 küsur sandık başkanını bu şekilde görevlendirmek ile seçim 700 küsur noktadan SAKATLANMIŞ oldu. Seçim akşamı sandık başlarında konu ile ilgili şikâyet olmayışı konunun önemsiz olduğunu göstermez. Ve en önemlisi de SEÇMENİN İRADESİNİN SANDIĞA GİRMESİNDE HERHANGİ BİR SIKINTI OLMAMIŞ LAKİN ÖZELLİKLE 700 KÜSÜR SANDIĞA GİREN OYLAR SANDIKTAN AYNI ORANDA ÇIKMAMIŞ. Süleyman Demirel’e bir seçim öncesi sormuşlar; Bu seçimlerde sandıktan kim çıkar, meşhur gevrek gülümsemesi ile “SANDIĞA KİM GİRDİ İSE O ÇIKAR” demiş. Maalesef 31 Martta sandığa giren sandıktan çıkamamış. Hâlbuki ki bu durumun çözümü çok basit ; İSTANBULDAKİ OYLARIN TÜMÜNÜN TEKRAR SAYILMASI İDİ .Sakatlık en hazar hasar ile atlatılmış olacaktı. Maalesef C.H.P. nin itirazları ile bu durum engellendi.      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder