KORONA
VİRÜS MÜCADELESİ (III)
TÜRKİYE’DE
1.DÖNEM YAPILANLAR
2019 yılının son aylarında Çin’de baş
gösteren KORONAVİRÜS hastalığı 2020nın
ilk aylarında tüm dünyaya yayılarak PANDEMİ oluşturması ülkemizi de harekete
geçirdi. Ülkemizin coğrafi yapısı gereği “kara-deniz-hava ulaşımlarında” önemli bir KAVŞAK konumundadır. Solunum yolu (damlacık ile) ve sadece insandan insana taşınıp yaşayabilen virüsün bizi etkilememesi söz konusu bile
olamazdı. Virüsle mücadele için çalışmalara erken başlanılması bizi avantajlı
hale getirdi. Pandemi tarzındaki bir salgınla mücadelede başarı sadece tıbbi
mücadele ile olamayacağı için çok yönlü hazırlık yapılmaya başlandı. İdari,
tıbbı, sosyoekonomik, siyasi, iletişim ve medya alanları gibi topyekûn bir SEFERBERLİK hareketi başlatıldı. Yapılan mücadele ,DİNAMİK bir yapı içerdiği için
hataların yapılması da kaçınılmaz oldu. Atılan her adımın alınan her riskin
olumlu sonuçları olduğu gibi süreci olumsuz etkileyen yönleri de oldu.
Bu güne kadar yapılan mücadelede
sonrası gelinen noktada; ülkemizin idari yapısının, sağlık alt yapısı-insan
gücünün, demografik dağılımın, kültürel yapının ,yaşam tarzının, temizlik
alışkanlıklarının, özellikle salgında koruyucu-tedavi edici malzemelerin (maske-tulum-gözlük-solunum
cihazı vs) üretici ülkesi olmamız gibi bir çok faktörün etkili olduğunu gördük.
Özellikle sosyal medya üzerinden olmak üzere
yapılan mücadeleyi itibarsızlaştırma, başarısızlıktan medet umma ,resmi
makamların açıkladığı rakamların “gerçeği
yansıtmadığı" gibi kamuoyunu yanıltma faaliyetlerinin olduğunu da
gördük.
Son yıllarda dünyada yaşanan
SARS-EBOLA-KKK vb gibi salgın hastalıklar hem Dünya Sağlık Örgütünü(DSÖ) hem de
ülkelerin Sağlık Bakanlıklarını harekete geçirmiş idi. Bu vesile ile 2019
yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde var olan HALK SAĞLIĞI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
sorumluluğunda PANDEMİK İNFLUENZA ULUSAL HAZIRLIK PLANI yapıldı. Bu rapor 229
sayfa olup çok güzel hazırlanmış bir plandır.
Hazırlama Komitesinde;
i-Halk Sağlığı Genel Müdürü ve
yardımcısı
ii-HSGM Bulaşıcı Hastalıklar
Dairesi Başkan ve 2 uzman
iii-HSGM Sağlık Tehditleri
Erken Uyarı ve Cevap Dairesi Başkanlığı 3 uzmanla
iv-HSGM Mikrobiyoloji Referans
Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Dairesi Başkanlığı 2 uzmanlar
v-Antalya, Burdur, Erzurum,
İzmir, Samsun, Tekirdağ İl Sağlık Müdürlükleri
PLAN ÇALIŞMALARINA KATILAN AKADEMİSYENLER
.
1-Hacettepe Tıp Fak Halk
Sağlığı AD,Tıp Etiği,Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları AD,İç Hastalıkları,Nöroloji AD’dan 6 .
2-Gazi Üniversitesi Tıp Fak
Halk Sağlığı AD,Enfeksiyon Hastalıkları AD,Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları AD’dan
4
3-Ankara Numune EAH Enfeksiyon
Hastalıkları AD’dan 1 ,
4-Dicle Üniversitesi Tıp
Fakültesi Halk Sağlığı AD’dan 1 Profesör
5-Ankara Dr.ZTB Kadın Sağlığı
Eğitim ve Araştırma Hastanesi KHD AD’dan 2
6-Adana Şehir EA Hastanesi Çocuk
Enfeksiyonları AD’dan 1
7-Ege Üniversitesi Tıp Fak
Halk Sağlığı AD’dan 1
8-Ankara Üniversitesi Tıp
Fak.Farmakoloji AD’dan 1
9-Başkent Üniversitesi Tıp Fak
Göğüs Hastalıkları AD’dan 1
10-Yıldırım Beyazıt
Üniversitesi Tıp Fak Enfeksiyon Hastalıkları AD’dan 1
11-İstanbul Üniversitesi
Cerrahpaşa Vet Fakültesinden 1
12-Dokuz Eylül Üniversitesi
Tıp Fak Enfeksiyon Hastalıkalrı AD’dan 1
13-Adnan Menderes Ü Tıp
Fak.Enfeksiyon Hastalıkları AD’dan 1
14-İstanbul Tıp Fak Çocuk
Hastalıkları AD’dan 1
15-Çukurova Tıp Fak Enfeksiyon
Hastalıkları AD’dan 1
16-Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Tıp Fak Enfeksiyon AD’dan 1
17-Ankara EAH Enfeksiyon
Hastalıkları AD’dan 1
18-Erciyes Üniversitei Tıp Fak
Enfeksiyon-Çocuk Hastalıkları AD’dan 2
19-Akdeniz Üniversitesi Tıp
Fak Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları AD’dan 1
20-Bozyaka İzmir EAHEnfeksiyon
Hastalıkları AD’dan 1
21-Gaziantep Cengiz Gökçek KD
ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi 1
21-SBÜ Ankara Numune EA
Hastanesi 1
16 Üniversitemizin Tıp
Fakültelerinden,5 Eğitim Araştırma hastanesinden 24 Profesör,6 Docent,1 Uzman,1Dr
olmak üzere 32 AKADEMİSYEN HEKİM katıldı.
PLAN ÇALIŞMALARINA KATILAN BAKANLIK/KURUM/KURULUŞ TEMSİLCİLERİ
.
1-Halk Sağlığı Genel
Müdürlüğü; 19
2-Kamu Hastaneleri Genel
Müdürlüğü; 10
3-Acil Sağlık Hizmetleri Genel
Müdürlüğü; 3
4-Türkiye Hudut ve Sahilleri
Genel Müdürlüğü; 2
5-Sağlık Bilgi Sistemleri
Genel Müdürlüğü; 6
6-Sağlığın Geliştirilmesi
Genel Müdürlüğü; 2
7-Yönetim Hizmetleri Genel
Müdürlüğü; 3
8-Hukuk Hizmetleri Genel
Müdürlüğü; 1
9-Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği; 1
10-İstanbul,Konya,Samsun,İzmir,Şanlıurfa,Van,Kocaeli
İl Sağlık Md’den; 7
11-Adalet Bakanlığı; 1
12-Aile,Çaslışmave Sosyal
Hizmetler Bakanlığı; 9
13-Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı; 4
14-Gençlik ve Spor Bakanlığı;
1
15-Hazine ve maliye Bakanlığı; 1
16-İçişleri Bakanlığı; 10
17-Milli Eğitim Bakanlığı; 9
18-Milli Savunma Bakanlığı;
5
19-Tarım ve Orman bakanlığı; 2
20-Ticaret Bakanlığı; 2
21-Ulaştırma ve alt Yapı Bakanlığı; 3
22-Afet ve Acil durum Yönetim
Başkanlığı; 3
23-Diyanet İşleri Başkanlığı ;
2
24-Türk Kızılay’ı;
1
25-Y.Ö.K; 1
Özet olarak Sağlık Bakanlığından 54,
diğer 11 Bakanlıktan 47, 2 Başkanlıktan 4,ve 2 diğer kurumlar olmak üzere
sahasında uzman ve yetkili olan 107 kişinin katılımı ile yapılan bir PLAN.
2019
yılının sonlarına doğru Çin’den gelen haberler, hem ülkemizi hem DSÖ’nü hem de
tüm dünyayı sarstı. KOVİD-19 virüsünün oluşturduğu KORONA salgını dalga dalga
yayılmaya başladı. Çin, önce salgını yok saydı. Bilgileri paylaşmadı. Ölümler
,hastanelerin dolup taşması ve salgının ülkeye yayılma eğilimi ÇİN’i karantina
tedbirlerine yöneltti. Ve salgını resmen kabul etmek zorunda kaldı. Dünya
siyasetinde de ekonomisinde de ANA aktör
olan ÇİN ile ABD nin son zamanlarda en üst perdeden yaptıkları güç savaşları
KORONA VİRÜSÜNÜN DE bu savaşın bir
PARÇASI olarak görülmesine neden oldu. Kendini savaşın taraflarından biri
olarak görmeyen ülkeler ,salgının kendilerine ulaşamayacağını düşündüler. Bu
konuda DSÖ’ üde kötü bir sınav verdi. KORONAVİRÜS PANDEMİSİNİ ancak MART
2020’de ilan edebildi.
Halbuki
bizim ülkemiz 2019 yılı Nisan ayında DSÖ’nün önerileri doğrultusunda
hazırladığı çok geniş kapsamlı “PANDEMİK
İNFLUENZA ULUSAL HAZIRLIK PLANI” ile ön hazırlık yapan bir ülke idi. Ve 10 Ocak 2020
tarihinde de Sağlık Bakanlığı tarafından koronavirüs pandemisi nedeniyle
KOVID-19 hastalığı ile mücadele için KORONAVİRÜS BİLİM KURULU oluşturuldu. Alanlarında üniversitelerde akademisyen olarak çalışan tıp
bilimcilerinden 26 kişi davet edildi. Daha sonra bu sayı 31 ve Nisan 2020’de de
sayı 38 oldu.
.
KORONAVİRÜS BİLİM DANIŞMA KURULU;
.
1-Enfeksiyon Hastalıkları ve
Klinik Mikrobiyoloji uzmanı; 12
2-Halk Sağlığı Uzmanı; 7
3-Göğüs Hastalıkları Uzmanı; 4
4-Çocuk enfeksiyon
Hastalıkları Uzmanı; 3
5-Acil Tıp Uzmanı, 2
6-Yoğun Bakım Uzmanı 1
7-Epidemiyoloji Uzmanı 1
8-Daire Başkanı 3
9-Kurum Başkanı 1
10-Hukuk Müşaviri 1
11-Virolog 1
dan oluşuyor.
Kurulun başkanlığını
Türkiye Sağlık Bakanı Dr.Fahrettin Koca
yapmaktadır. Kurul aldığı kararları tavsiye
olarak bakana bildirmekte ve danışma kurulu hüviyetinde çalışmaktadır
.Kararları yürürlüğe koyma yükümlülüğü Sağlık Bakanlığına aittir.
Bilim kurulu ilk
toplantısını Mart 2020’de yaptı. Ve ülkemizde KORONAVİRÜS salgını ile
mücadele fiilen başlamış oldu. Bilim kurulunun tavsiyeleri ile kendine yol
haritası çizen Sağlık Bakanlığı, PANDEMİ
MÜCADELESİNİN TOPYEKÜN BİR SEFERBERLİK HALİ gerektirdiğini gördü. Türkiye
Cumhuriyeti devleti, MİLLETİ ile bu mücadeleye hazırlanmaya başladı. Bu savaşın
öncü kuvvetleri de SAĞLIK CAMİASI
oldu. Özellikle Sağlık Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlıklarının eş zamanlı ve koordineli çalışması bu mücadelede büyük
avantaj sağladı. Bilim Kurulunun aldığı kararlar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet
Sistemi içerisinde değerlendirilip gerekli adımlar hızlı bir şekilde atıldı.
Mücadelenin çok dinamik bir süreç olması
ve hükümet sistemimizin yapısı, hızlı kararlar almayı kolaylaştırdı. Alınan
kararların etkileri ve sonuçları günümüz teknoloji ve iletişim imkanları ile
olabilecek en hızlı bir şekilde değerlendirildi. Atılan her adımın mutlaka doğru olması gibi bir durumun olamayacağı da
mücadelenin ayrı bir zorluğu oldu. Hatalı kararlardan dönülmesi, doğru
kararlarda ısrar edilmesi KORONAVİRÜS SALGIN MÜCADELESİNİN BİRİNCİ
BÖLÜMÜNÜ BAŞARILI BİR ŞEKİLDE GEÇMEMİZİ SAĞLADI.
KORONAVİRÜSLE MÜCADELENİN BİRİNCİ BÖLÜMÜNDE YAPILANLAR;
1-KORONAVİRÜS BİLİM KURULUNUN
OLUŞTURULMASI
2-ÜLKEYE GİRİŞ-ÇIKIŞ
KAPILARININ KAPATILMASI
3-HAVA-DENİZ-KARAYOLU
TAŞIMACILIĞINI SINIRLANDIRILMASI-KAPATILMASI
4-65 YAŞ ÜSTÜNÜ VE 20 YAŞ ALTINA EVDEN ÇIKMA YASAĞI KONMASI
5-YURT DIŞINDAN GELENLERE KARANTİNA UYGULAMALARI
6-SAĞLIK BAKANI TARAFINDAN GÜNLÜK
BİLGİLENDİRME YAPILAMSI
7-MEDYADA BİLGİLENDİRME
PROGRAMLARI
8-“SOSYAL MESAFE-EL
YIKAMA-MASKE” UYGULAMALARI
9-SOKAĞA ÇIKMA YASAKLAMALARI
10-FİLYASYON
11-KORONAVİRÜS TEDAVİSİNDE
KULLANILABİLECEK İLAÇLARIN SAĞLIK BAKANLIĞI TARAFINDAN TOPLATILMASI.
12-MASKE SATIŞININ
YASAKLANMASI VE ÜCRETSİZ DAĞITILMASI
13-GÜNLÜK DÜZENLİ TEST
YAPILMASI ve TEST ALGORİTMASI
14-TIBBI MALZEME VE İLAÇ
İHRACININ YASAKLANMASI
15-İL ve İLÇELERDE PANDEMİ
KURULLARININ OLUŞTURULMASI
16-ŞEHİRLERARASI VE İL İÇİ
SEYAHAT KISITLAMALARI
17-İL İÇİ KAMU-ÖZEL SAĞLIK KURUM-KURULUŞLARI
KOORDİNASYONU.
18-PANDEMİ HASTANELERİNİN(KAMU-ÖZEL)
OLUŞTURULMASI
19-SAĞLIK SEKTÖRÜNDE 3 AY
İSTİFA İŞLEMLERİNİN DURDURULMASI
20-KAMU ÖNCÜLÜĞÜNDE “VEFA
GURUBU” OLUŞTURULUP İHTİYAÇ SAHİBİ OLANLARIN İHTİYAÇLARININ EVLERİNDE
KARŞILANMASI.
21-HASTA OLANLARIN TEDAVİSİ VE
YOĞRUN BAKIM YATAKLARININ KORRDİNSYONU
22-SOSYAL HAREKETLİLİĞİ YOĞUN
OLAN LOKANTA-KAFE-BEREBER VB GİBİ İŞ YERLERİNİN KAPATILMASI.
23-İLK,ORTA,LİSE VE
ÜNİVERSİTELERİ TATİL EDİLMESİ
24-EĞİTİMİN ON-LİNE DEVAMININ
SAĞLANMASI
24-KISA ve ESNEK ÇALIŞMA
SİSTEMİNİN UYGULANMASI
25-EVDE ÇALILMA SİSTEMİNİN
ÖZENDİRİLMESİ
26-SAĞLIK SİSTEMİNİN
TIKANMAMASI İÇİN ACİL DURUMLAR HARİÇ HASTANELERE YIĞILMANIN ÖNLENMESİ
27-EKONOMİK HAYATIN
YAVAŞLAMASI-DURMASI SONRASI DESTEK PROGRAMLARIN UYGULAMAYA GEÇİRİLMESİ
28-DÜNYANIN DEĞİŞİK
ÜLKELERİNDEKİ VATANDAŞLARIMIZIN DEVLET TARAFINDAN ÜLKEYE GETİRİLMESİ
29-TEMEL GIDA-İHTİYAÇ MALZEME
ÜRETİM-DAĞITIM ORGANİZASYONU
30-112 ACİL-AMBULANS
SİSTEMİNİN ETKİN KULLANILMASI
31-HASTALARIN TEŞHİS-TEDAVİ-TAKİP
ŞEMALARININ DİNAMİK YÖNETİMİ
33-STK’LARIN
EĞİTİM,TOPLANTI,GENEL KURULLARININERTELENMESİ
34-ADLİYELERİN,İCRA
TAKİP,TEBLİGAT SÜRELERİNİN DURDURULMASI,
35-CEZA İNFAZ YASASINDAKİ
DEĞİŞİKLİĞİN ÖNE ALINMASI
36-SAĞLIKTA ŞİDDET YASASININ
TBMM’DE OY BİRLİĞİ İLE ÇIKMASI
37-KAPALI
ALANLARA(market-büfe-avm gibi) GİRİŞTE MASKE TAKMA ZORUNLULUĞU GETİRİLMESİ
38-YÜRÜTÜLEN SÜRECİ BALTALAMAYA ÇALIŞANLARLA
MÜCADELE…
Yukarıda sıralamaya çalıştığım hususların mutlaka
yanlışı-eksiği vardır. Hatta bunlar yapılırken hatalar da yapılmıştır. Yapılanlarda hatalı olanlar olabilir. Çünkü İNSANLIK
TARİHİNDE tüm dünyayı ve tüm insanları
aynı anda içine alan bir başka SALGIN HASTALIK VAKASI olmamıştır. Bu boyuttaki bir SALGIN VAKASI için hiç kimsenin tecrübesi de yoktu. KOVİD-19
virüsün yaşama-yayılma-bulaştırma ve hasta etme özellikleri, işi daha da
zorlaştırmıştır.
ÜLKEMİZDE VERİLEN MÜCADELENİN ÖNE ÇIKAN
YÖNLERİ;
i-MÜCADELE İÇİN BİLİM KURULU OLUŞTURULMASI;
Ülkemizde sağlık çalışanlarının ön saflarda olduğu bu
mücadelede başarılı olunmasında en büyük faktörlerden birinin BİLİM KURULU olduğu ortak kanaattir. Kurulun oluşumunda
ülkemizin saygın üniversitelerinden alanında kendini yetiştirmiş ve bir o kadar
da fedakar BİLİM İNSANLARININ varlığı başlı başına bir başarıdır. Tabi ki bu
kurulun kurulması ve oluşumuna KARAR
VEREN İRADE de çok önemli. Kurul yaptığı
toplantılarda SALGIN YÖNETİMİNİN her safhasında görüşlerini ortaya koymuştur.
Bu önerileri dikkate alarak yol haritasını belirleyen İRADE ,olumsuz sonuçlar doğuran adımlardan da yine BİLİM KURULUNUN önerileri ile yeni yol haritasını
belirlemiştir.
*Salgının kontrolünü, filyasyon çalışmaları(temaslı tespiti) ve
test yaptırma şartlarında değişimler yaparak belirledi.
*Tedavilerin şemasını gün gün saat saat dinamik bir şekilde
gerekli değişiklikleri de yaparak oluşturdu.
*Salgının birinci aşamasını başarı ile tamamlayıp ikinci üçüncü
aşamalara geçişin hazırlık çalışmalarını yaptı.
*Kurul üyeleri sık sık TV ekranlarına çıkarak toplumu
bilgilendirme görevi yaptı. Bu görevi yaparken de süreci olumsuz etkileyecek
tuzak soruları ustaca geçiştirmeyi de başardılar.
ii-SAĞLIK ÇALIŞANLARININ
FEDAKARLIKLARI;
Salgının başladığı ilk günden bu güne kadar mücadelenin en ön
safında hizmet veren SAĞLIK ORDUMUZUN
çalışkanlığı, fedakarlığı ve başarma inancı bizi bu günlere getirdi. Salgın
sonrası günlerde yaşanmış bir çok fedakarlık hikayeleri göreceğimiz kesin.
Evinden, bebeklik çağındaki yavrusundan, evliliği üzerinden 1 yıl geçmemiş eşinden, kendini huzur güvende hissettiği
aile ocağından günlerce-haftalarca ayrı kalarak bu ayrılıkları hiç yaşamıyormuş
gibi mesleğini fedakarca yapan hasta olan hatta bu uğurda ŞEHİT olan bir MESLEK
GURUBUDUR SAĞLIK ÇALIŞANLARI. İyi ki varız ve iyi ki bu gurubun bir
mensubuyum.
Başarıda önemli bir faktör ise, ülkemizdeki sağlık
çalışanlarının yani bizlerin NORMAL ZAMANLARDA çalışma yoğunluğunun dünyanın
hiçbir ülke sağlık çalışanlarında olmadığıdır. Yani yoğun çalışma şekline
ŞERBETLİYİZ. DSÖ kriterlerine göre günlük çalışma şeklimiz hem nitelik hem
nicelik olarak 2-3 kat fazladır. Ülkemizdeki diğer sektörlerin ÇALIŞMA ŞARTALRI( günlük 8,haftalık 45 saat
,bayram tatilleri, idari izinler yıllık izinler, mesai kavramı vs) ile aynı düzeyde çalışan
hiçbir SAĞLIK ÇALIŞANI olmamıştır. Bu zorluklara rağmen mesleğini en iyi
şekilde yapmaya çalışan SAĞLIK ORDUSU başarının mimarıdır desek haktır. Bu
salgının sağladığı bir güzellik te SAĞLIKTA
ŞİDDET yasasının TBMM’den OY BİRLİĞİ ile yasallaşması olmuştur.
iii-SAĞLIK ALT YAPIMIZ;
Hem fiziki alt yapı hem de İNSAN GÜCÜ olarak sağlık alt
yapımızın güçlü olması çok önemliydi. Bu alt yapının oluşumunda ülkemizdeki
sağlık mevzuatı alt yapısının Cumhuriyetimiz ile yaşıt olmasının rolü çok
önemli. Bununla beraber hem Cumhuriyet öncesi(14 Mart Tıp Bayramı,14 Mayıs
Eczacılar Günü gibi önemli günlerin başlangıcı 2 asra yakındır) hem de 2000
yılından sonra yapılanları gör(e)memek haksızlık olur. Bunu bir örnekle izah etmek isterim;2000 yılında sıfır bir aracı Sağlık
Bakanlığının o günlerdeki mevzuatına
göre iç donanım ve tıbbi donanımı ile birlikte İLK ÖZEL AMBULANS RUHSATI
aldığımda ne 112 vardı, ne Hasta Nakil Ambulansı-Acil Müdahale Ambulansı diye
bir ayrım vardı.1988 yılında yerinden hareket ettirip tekerleğini
döndürdüğüm ilk araç Sağlık Ocağının AMBULANSI idi. İçinde birkaç tıbbi sarf
malzemesi haricinde bir şey olmayan (sedye dahil) dışı beyaz renkli üzerinde
AMBULANS yazan bir minibüs. Ki bu minibüsü de yurt dışında çalışan bir
vatandaşımız çalıştığı ülkede hizmet dışında kalmış bir ambulansı alıp kendi
kasabasının sağlık ocağına bağışladığı bir araç idi. Aradan geçen 25-30 yıl
sonrası artık helikopter ambulanslardan Uçak Ambulanslarına kadar dünyanın en
iyi 112 ACİL-AMBULANS ALT YAPISINA sahibiz.
Bu salgında çok yoğun olarak kullandığımız Tomografi ve MR cihazlarımız
da TANI koymamızı kolaylaştırdı. Bu kullanımın yan etkilerini önümüzdeki
günlerde yapılacak akademik çalışmalar ile mutlaka göreceğiz. Ülkemizde
Tomografi ve MR kullanımının gelişmiş ülkelere göre çok fazla olduğu
eleştirisini yapan bir hekim olarak KORONAVİRÜS SALGININI kontrol altına almayı
başarmamızda büyük rolü olduğu kesin. Koruyucu sağlık hizmetlerinin tedavi
edici sağlık hizmetlerine kıyasla çok daha az maliyetli olduğu bir gerçek.
Tedavi edici hizmet sektörünün üst sınırı olmadığı bir dünyada MUTLAKA ama
MUTLAKA KORUYUCU SAĞLIK HİZMET PERSONEL
ve ALT YAPISINA daha fazla önem vermemiz gerekir. Koruyucu sağlık
hizmetlerine yapılacak tüm harcamalar SALGIN
HASTALIKLARIN OLUŞUMUNU-ÖNLENMESİNİ DE sağlayacaktır.
KORONAVİRÜS SALGININDA mücadele eden sağlık kurum ve
kuruluşları ve de çalışanları ,(ÖZEL-KAMU ayırımı yapmadan) gönlünü koyduğu
gibi gövdelerini de taşın altına koydular. Bu edenledir ki önümüzdeki günlerde ZİNCİR HASTANELER dışında kalan orta-küçük
ölçekli ÖZEL SAĞLIK SEKTÖRÜ sahiplerinin
ve çalışanlarının ayakta kalmak için ciddi sorunları olacak.
iv-İLK TEDBİRLER;
Çin’den dünyaya yayılmaya başladığı 2019 sonu 2020 başlarında
Bilim Kurulunun görüşleri doğrultusunda tedbirler alınmaya başlandı.
***İlk duyduğumuz tedbir İRAN SINIR KAPISININ KAPATILMASI
olmuştu. Sonradan anlıyoruz ki çok doğru alınmış bir karar.
***Peşinden Havaalanlarında giriş-çıkış kontrolleri başladı. Bu
kapsamda şüphelenilen vakalar 14 günlük karantinaya alınmaya başladı. Özellikle
ÇİN bağlantılı uçuşlar kontrol edilmeye başlandı. Ve Çin’de salgın büyümeye
başlayınca orada yaşayan vatandaşlarımızın ülkemize transferi çalışmaları
başladı. Ülkemize gelen her gurup ,değişik şehirlerdeki öğrenci yurtlarında 14
günlük karantinaya alındılar. Çin’den sonra diğer ülkelerde yaşayan
vatandaşlarımızın ülkeye transferi yapıldı. Bu dönemlerde Dışişleri Bakanı ve
ekibi yoğun bir şekilde salgın mücadelesine katıldı. O günlerde yurt dışından
ülkemize gelen yabancı şahıslarda hastalık şüphesi görülenler KARNTİNAYA
alındı. Hem Zonguldak merkez hem de Kd.Ereğli olarak bizler SALGINLA MÜCADELEYİ
direk yaşayanlardan olduk.
Seyahat kısıtlaması ve karantina uygulamasında yapılan bir hata
çok konuşuldu ve hala konuşuluyor. Hata şuydu; Umre seyahatleri çok erkenden
iptal edilmeli ,gitmiş olanların da ülkeye girişleri ile 14 günlük KARANTİNA uygulaması yapılmalıydı. Çıkış
yasağında biraz gecikme oldu. İlk gelenlere de evlerinde KARANTİNA uygulaması
yapılmaya çalışıldı. Toplamda 25-30.000 UMRECİ olduğu biliniyor. Çıkış yasağı
konmuş ve gelenlere de başarılı KARANTİNA
uygulanamadı. Aynı dönemlerde yurtdışından yaklaşık 300.000 bin kişi GİRİŞ yaptı.
Bulgu tespiti olmayan hiç kimseye KARANTİNA uygulanmadı. Hepsi gerekli
önerilerle evlerinde takip edildi. Ancak
bu gün bile SALGININ önemli gerekçesi olarak 300.000 yurt dışı girişi gör(e)meyip
UMRECİLERİ gören bir ŞARTLANMIŞ ZİHNİYET
var.
***KOVİD-19 virüsünün taşıyıcısının sadece İNSAN olduğu için
ülkemizde toplu yaşam alanlarında hızlı bir müdahale yapıldı. İlk,orta,lise,üniversiteler
tatil edildi. Anaokul ve kreşler de buna dahil edildi. Özel okullar,
dershanelerin ve de yurtlarında kapatılması ile büyük bir nüfus hareketliliği
önlenmiş oldu. Bu sırada hızlı bir şekilde yasal düzenlemeler yapılarak EVDE
ÇALIŞMA özendirildi. Risk gurubu olan memurlara idari izin verildi. Salgının
çok yoğun yaşandığı ülkelerden gelen bilgiler; ileri yaş gurubunda hastalığın
ağır seyrettiği ölüm oranının çok yüksek olduğuydu. Yine hızlı bir karar ile 65
yaş üstü vatandaşlarımızın EVDE KALMALARI ve SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI getirildi.
İhtiyaçları ise KAMU öncülüğünde
oluşturulan VEFA DESTEK GURUPLARI
tarafından karşılandı. Bu konuda da çok renkli görüntülere şahit olduk.
Kuzularına yem isteyen yaşlı bir kadına yardım ulaştığında kuzularım olarak
torunları değil de bildiğimiz koyun yavrusu kuzularına yem istediğini
anlaşıldı. Yaşlı bir amca ileriki pazardan yarım kilo ayşekadın fasulyesi
alabilir misiniz sözleri hafızalarımıza
kazındı. Hele bir telefonda bir vatandaşımız ihtiyaç listesini görevli memura
yazdırırken bir tane de KÜÇÜK RAKI isteğini iletti. Bu renkli sahnelerin
yanında okulları tatil edilen ve çok hareketli olan 20 yaş altı tüm gençlere ve
çocuklara da SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI getirildi. Bu tedbirler VİRÜSÜN yayılmasını çok ciddi oranda azalttı. İlerleyen haftalarda
30 Büyükşehir + Zonguldak’ta olmak üzere SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI ile birlikte bu
şehirlere GİRİŞ-ÇIKIŞLAR kısıtlandı. Bu uygulamanın sonucu olarak ta
KARA-HAVA-DENİZ-TREN YOLU yolcu taşımacılığı yasaklandı. Sadece izin şartı
ile temel ihtiyaç olan
sağlık-güvenlik-tarım-gıda-lojistik gibi sektörler çalışanlarına izin verildi.
***Yine Bilim Kurulunun önerileri doğrultusunda salgınla
mücadelenin 14 KURALI belirlendi.
Sosyal medya görselleri, broşürler ve kısa filmler ile vatandaşa anlatıldı.
Sağlık Bakanı Dr.Fahrettin KOCA’nın ifadesi ile en büyük gücümüzün VİRÜSE YAKALANMAMAK olduğu idi.
Bunun için FİLYASYON,SOSYAL
MESAFE, EL YIKAMA,EVDE KALMA,MASKE gibi önlemlerin uygulamasına başlandı.
FİLYASYON;
Salgın
hastalıklarla mücadelede kullanılan bir yöntemin adıdır. Salgına neden olan
hastalığın KAYNAĞINI bulmak için
yapılır. Tespit edilen kaynak ,yerinde etkisiz hale getirilerek SALGIN baştan
yok edilmiş olur. Koronavirüs salgınında ise uygulama biraz farklı yapıldı. Dünyanın
her yerinde var olan KOVİD-19 VİRÜSÜNÜ yok etmek mümkün olamayacağı için hedef SALGININ
YAYILMA ZİNCİRİNİ KIRMAK oldu.Şöyle ki;
KOVİD-19
virüsü bulaşmış kişi tespit edildiğinde bu kişinin temas ettiği insanların bulunması çalışması
olarak uygulandı. Bunun için biri hekim olmak üzere 3 kişiden oluşan FİLYASYON EKİPLERİ kuruldu. Tespit
edilen vakanın temas ettiği kişilerin kimlik bilgileri ve telefonları FİLYASYON
EKİBİNE hemen bildiriliyor. Ekipte o kişilere ulaşıp gerekli tedbirleri alıyor.
Salgın süresince yaklaşık 6000 sağlık çalışanı bu ekiplerde çalıştı. Bu da
yaklaşık 2000 EKİP demek. Bunun %60 civarı olan 1200-1300 ekip sadece İstanbul’da
görev yaptı. Ekiplere bildirilen kişilerin %100’ü olmasa da bu orana çok
yaklaşıldı. Bu sayede virüsün bulaşma ihtimali olan kişiler hasta olmadan ve bulaştırıcı
özelliği oluşmadan İZOLE edilerek SALGININ YAYILMA ZİNCİRİ KIRILMIŞ oldu.
Ülkemizde
KORONAVİRÜS SALGINININ birinci evresindeki başarıda SAĞLIK SİSTEMİMİZ
tarafından yapılan uygulamalarda en önemli paya sahip çalışmaların başında
FİLYASYON ÇALIŞMALARI gelir demek abartılı bir yorum değildir. Bu aynı zamanda
SAĞLIK SİSTEMİNDE KORUYUCU HEKİMLİĞİN ne kadar önemli olduğunun sahada
gösterilmiş bir kanıtıdır. Ve bu başarıda TOPLUM HEKİMLİĞİ-KORUYUCU HEKİMLİK
alanında çok büyük hizmetler vermiş Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesindeki merhum
hocamız Prof Dr.Nusret FİŞEK’in emekleri çok büyüktür. Öğrencisi olmakla ONUR duyduğum
hocamızı saygıyla yad eder Allah’tan RAHMET dilerim. Bilim Kurulundaki değerli hocalarımızın
da HOCASI olduğunu bilmek ayrı bir öneme sahip "DEĞERDİR".
SOSYAL İZOLASYON; KOVİD-19 virüsünün insan
nefesi ve damlacık yolu ile bulaştığı bilgisi bize bir avantaj sağladı. Nefes-öksürük
ile damlacıkların en fazla 1-1.5 m mesafeye kadar ulaşabildiği için bu mesafeye
SOSYAL MESAFE dedik. Ve yaşamın her alanına bunun uygulanması gayreti başladı.
EL YIKAMA;Kovid-19 virüsünün bulaşma
yolu olan ağız ve burun olduğundan sık sık elleri yıkamak gerektiği
vurgulanmaya başlandı. Çünkü havada asılı duramayan virüs her hâlükârda
masa-zemin-elbise-eşya vs.lere düşecek. Ve virüsleri, temas eden ellerimizle
ağzımıza-burnumuza hatta gözümüze sürerek TAŞIYICI olmamızı önlemenin tek yolu
ELLERİ YIKAMAK veya DEZENFEKTE etmek. En kolay basit ve ekonomik olanı ise
sabunla EL YIKAMAK. Bu arada önerilmeyen hatta yapılmaması gereken bir husus ta
ELDİVEN KULLANMAKTIR. Günlük yaşamda özellikle tezgahlarda-kasalarda-pazarlarda
çalışanlar eldiven kullandığı zaman ellerine bulaşan virüsü birinden alıp bir
diğerine nakledebilir. Ayrıca havasız kalan ve terleyen cilt her türlü
hastalığa hazır hale gelir. O halde kural; ELLERİ YIKA ELDİVEN KULLANMA.
EVDE KALMAK; Risk guruplarına
sokağa çıkma yasağı getirilmesi nüfusun çok önemli bir oranını İZOLE etmiş
oldu. Lakin herkes virüse TAŞICI olabileceğinden mümkün olduğu ölçüde herkes
EVİNDE KALARAK taşıyıcılık yapmaması gerekir. Bu kuralın da ciddi olarak
uygulandığını gördük. Aynı evde birlikte yaşanılan büyükleri ve çocukları korumanın yolu oldu evde kalmak.
MASKE; Hastalığın yayılmasında
etkili bir önlem olan MASKE, takan kişiyi korumuyor. Bu nedenle herkes maske
taktığında koruma etkisi ancak istenilen seviyede olur. Kullanım amacına göre
de farklı maskeler kullanılır.
KORONAVİRÜS MÜCADELESİNDEKİ AKSAMALAR
i-MASKE-KİŞİSEL KORUYUCU EKİPMAN (KKE)
TEDARİKİ
ii-UMRE SEYAHATLERİ
iii-YARDIM TOPLAMA YETKİ
KARKAŞASI
iv-BİLGİ KİRLİLİĞİ ve ŞEFFALIK
OLMADIĞI TARTIŞMALARI
vi-SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI UYGULAMASI
i- MASKE-KİŞİSEL KORUYUCU EKİPMAN (KKE) TEDARİKİ;
Virüsün ilk kaynağı ÇİN’de hastalık başlayınca ülkemizden maske
İHRACI hızlandı. Hem fiyatlar artmaya başladı hem de üretim artmaya başladı.
Ülkemizde virüse karşı tedbirler alınmaya başlayınca MASKE fiyatları jet
hızıyla 1-2-3-10-20 katına kadar çıktı. Beraberinde stoklanma işi de başlayınca
sağlık personeli ve maske kullanan hastalar(diyaliz-kemoterapi vb) maske
bulamaz oldu. Hükümet çok keskin ve sert bir karar alarak hem maske ihracatını
durdurdu hem de serbest satışını durdurdu. Var olan tüm maskeler SAĞLIK
BAKANLIĞI tarafından toplatıldı(Tıpkı tedavide kullanılan sıtma ilacının
toplatılması gibi). Ve Mücadelenin ilk günlerinde ve en ön safta olan SAĞLIK
PERSONELİ için maske dahil KİŞİSEL KORUYUCU EKİPMAN tedarikinde sıkıntı
oluşmaya başladı. İhtiyacın aciliyeti ve yoğunluğu göz önüne alınarak sorun
çözülmeye gayret edildi. Buna rağmen (özellikle
ilk günlerde) sağlık personelinin önemli
bir kısmı KKE larını kendileri tedarik etmeye çalıştı. Daha sonra bu sorun
aşıldı.
Lakin MASKE konusundaki kargaşa devam etti. Çünkü ilk günlerde
toplumun içinde virüs bulaşmış ama hasta olmayan kişi vaka sayısı çok azdı.
İlerleyen haftalarda bu oran artınca Bilim Kurulunun önerisi doğrultusunda
Sağlık Bakanlığı Maske Kullanılmasını
önerince sıkıntı başladı. Çünkü piyasada satış yok. Maske kullan deniliyor ama
maske satışı yok. Depolarda da maske var. Bu durum özellikle sosyal medyada çok
tartışıldı. Eczanelerde dağıtılsın teklifi oldu. Hükümet sıcak bakmadı.
E-devlet üzerinden PTT kargo ile evlere yollanılacak dendi. O da pratikte başarılamadı.
Sonra e-devlet üzerinden yollanan şifre ile eczanelerden dağıtılmasına geçildi.
Hülasa MASKE DAĞITIM işi denizi aşıp derede boğulmaya benzetildi. Benzetildi
diyorum .Çünkü KORONAVİRÜS MÜCADELESİNDE maske kullanımının ciddi katkısı var.
Lakin mücadelenin ANA FAKTÖRLERDEN olmayıp destek grubu içinde olan bir faktör.
Başarılı yürütülen bir MÜCADELEYE
saldırmak isteyenlerin arayıp ta bulamadığı bir koz oldu. Halbuki maske
konusunda esas yapılması gereken FİYAT-ÜRETİM-İHRACAT kontrolü zamanında ve doğru
olarak yapıldı. Ama görmek
istemeyenler gör(e)medi. Şimdi ise yine doğru bir karar ile TAVAN fiyat
belirlenip serbest satışı sağlandı. En son yapılan başta yapılabilir miydi?
Belki. Ama bu VİRÜSLE MÜCADELEDE tecrübemizin olmadığını hatırlamak gerekir.
ii-UMRE SEYAHATLERİ;
Bilim Kurulu oluşturulup İran sınırının kapatılması kararı
verildiği günlerde UMREYE gidiş-gelişler durdurulabilirdi. Ve umrede olup
dönenlere 14 günlük karantina uygulaması
“EVDE TAKİP SİSTEMİ” ile olmamalıydı. Daha sonra yurt-misafirhane gibi yerlerde
yapılan şekli ile yapılabilirdi. O dönemde yaklaşık 30-40.000 umreci
vatandaşımızın yanı sıra 300-350.000 civarında yurt dışından ülkemize giriş
olmuş. Yurtdışı GİRİŞ-ÇIKIŞLARDAKİ tedbirler daha erken ve daha sıkı
uygulanabilirdi.
iii-YARDIM TOPLAMA YETKİ KARKAŞASI
Biz millet olarak zor günlerimizde maddi-manevi yardımlaşmayı
seven ve uygulayan bir milletiz. Darda kalanın;
zenginliğine-fakirliğine,güçlülüğüne-güçsüzlüğüne,makamına-mertebesine
bakılmaz. Darda kalan dahi bu yardımlaşmayı yapar. Batı medeniyeti ile
aramızdaki en önemli farklardan birdir bu özellik. Düzce depreminde ,Gölcük
depreminde en son Elazığ depreminde bu durumu gördük ve yaşadık. Bu gün
yaşanılan ise İNSANLIK TARİHİNDE yaşanan bir İLKTİR. Ülke olarak bize düşeni
yaşıyoruz-yaşayacağız.
Salgının başladığı ilk günlerde yardımlaşma taleplerini
organize etmek için Cumhurbaşkanımız Sn.Recep Tayyip ERDOĞAN kendi maaşını
bağışlayarak başlattığı ve sloganı “BİZ BİZE YETERİZ” kampanyası kısa
sürede büyük destek gördü. Eş zamanlı olarak İstanbul Büyük Şehir Belediye
Başkanı Sn.Ekrem İMAMOĞLU’da BAĞIŞ KAMPANYASI başlattı. Bunu CHP’li bazı
Belediye Başkanları takip etti. Dernek-Vakıf-Meslek Odası gibi STK larda görev
almış kişiler bilirler ki YARDIM KAPMANYASI düzenlemek YASAL MEVZUATA bağlıdır.
Yasalara uymamak beraberinde ŞAİBEYİ getirir. Sadece ülkemizin tümünün değil
Dünyanın tümünü içine alan bir SALGINLA MÜCADELEDE herkes kendi kafasına göre
iş yaparsa “çok ebe bebek boğar”
misali başarı yerine KAOS doğar. Bu nedenle yardımlar tek merkezde toplanıp
dağıtımı da tek merkezden yapılır. Aksi halde
bir tarafta mükerrer yardım alanlar bir tarafta hiç yardım alamayanlar
olur .Bu da toplumsal İNFİALE yol açar. Salgınla mücadelenin Devlet içinde tek
merkezden yapıldığı gibi , yardım organizasyonunun da DEVLET ELİYLE olması
gerekir. Bu gerekçeyle içinde STK’ların aktif katılımı sağlanan ve KAMU’nun
kontrolünde VEFA DESTEK GRUPLARI oluşturularak hizmet verilmeye başlandı. Sn. Cumhurbaşkanımız
bu işleri sevk ve idare eden DEVLETİMİZ olduğu için DEVLET İÇİNDE DEVLET OLMAZ
diyerek son noktayı koydu. Lakin yapılan itirazlar-polemikler sonrası konu
MAHKEMELERE dahi taşınmış oldu. Ülkeye hizmet veya ülkede muhalefet böyle
olmamalıdır.
iv-BİLGİ
KİRLİLİĞİ ve ŞEFFALIK OLMADIĞI TARTIŞMALARI
Bu hususta da çok polemikler yapıldı. Yapılan mücadeleyi
değersizleştirmek için özellikle sosyal medya olmak üzere kamuoyunda abuk sabuk
bilgiler paylaşıldı. Toplu mezar videoları,ölüm sayılarının söylenenin çok çok
üzerinde olduğu hatta koca koca medya mensubu insanlar TV ekranlarında
ellerinde hesap makinaları 444 ile(niye 444 o da bilinmez) bazı rakamları
çarparak-bölerek ölüm sayılarını hesaplamaya kalktılar. Kovid’den ölenler başka
ölüm nedenleri ile defnedildiğini mezarlıklar müdürlüğü verileri ile ispat
etmeye kalkıştılar. Ülkemizde işlerin çok kötü gittiğini açıklanan rakamların
asla gerçeği yansıtmadığını ÜNVANLI İNSANLAR izah etmeye çalıştı. Bütün bu
yaygaralar salgınla savaşanların MORAL-MOTİVASYONLARINI olumsuz etkilediği
kesin. Buna rağmen baştan beri yapılanlar halen yapılmaya devam ediyor(TTB aynı
kafada).
vi-SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI UYGULAMASI;
Hatırlanacağı üzere KORONAVİRÜSLE MÜCADELENİN başladığı ilk
günden itibaren en azı 2 hafta olmak üzere ülke genelini kapsayan 1
aylık GENEL SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI uygulanması istekleri başlamıştı. Bu talep
başta Sn.Ekrem İMAMOĞLU olmak üzere CHP Genel Başkanı Sn.Kemal KILIÇDAROĞLU ve
diğer CHP yetkililerince dile getirildi. Finansman
kaynağı için de IMF’den para talep edilmesi gerektiği söylendi. Dünyanın
tümünü içine alan bir SALGINLA SAVAŞ sadece SAĞLIK MESLEK grubu ile
başarılamaz. Ekonomi,eğitim,güvenlik,sosyoloji,ilahiyat,sanatçı,iletişimci vd
gibi tüm meslek gruplarının ORTAK AKLI
ile başarılabilir. Tabi ki en önemli meslek grubu HEKİMLERİMİZDİR. BİLİM
KURULUNDAKİ hekim yoğunluğu bunun en
önemli göstergedir. Siyasetçilerimiz hiçbir bilimsel gerekçe göstermeden (SİYASİ
SAİKLERLE olsa gerek) ÜLKE
GENELİNDE SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI talep
ediliyor. Halbuki ülkemizi SALGIN SONLANINCAYA KADAR dünyadan tamamen izole
edemeyeceğimize göre sokağa çıkma yasağı
sadece SALGINI ERTELEMEYE yarar.
Tıpkı ülkemizin aldığı tedbirler sayesinde salgına diğer ülkelerden 2-3 ay geç
yakalanmış olduğumuz gibi.
Sokağa çıkma yasağı tartışmaları olduğu günlerde yaşanan “İç İşleri Bakanımız Sn Süleyman SOYLU’nun İSTİFA”
olayına kısaca değinmek gerekirse; Ülke genelinde 2-4 hafta arası sokağa
çıkma yasağı uygulansın talepleri ısrarla dile getirilirken 10 Nisan 2020 Cuma
akşamı saat 21.00 civarında TV ekranlarında alt yazı olarak “30 Büyükşehir + Zonguldak’ta 2 günlük
sokağa çıkma yasağı” haberi geçmeye başladı. Ve ardından çok kısa
(dakikalar içinde) başta İstanbul olmak üzere binlerce vatandaş marketlere ve
petrol ofisi bayilerine koştu. Sosyal medya gücünü göstererek bu İZDİHAMIN
videolarla tüm Türkiye’ye yayılmasını sağladı. İnsanlar izdiham halinde “BİR
ŞEYLER” almanın derdine
düştü. Bu bir toplum psikolojisi tepkisi idi. Dünyanın her yerinde tepkiler
aşağı-yukarı bu şekilde olur. Burada “doğru-yanlış”
ne idi?
*Yasağın Ülke geneli olmayıp riskli olarak değerlendirilen 30
Büyükşehir + Zonguldak’ta ilan edilmesi doğru bir karar.
*Sadece hafta sonunu kapsayan 2 günlük süre olması doğru karar
*Sokağa çıkma yasağının başlama saatinden 2-3 saat önce
açıklanması doğru karar
*Saat 21.00 de market-AVM’lerin 22.00 tekel ürünü satan
büfelerin kapanmış olmaları sonrası uygulamanın başlaması doğru karar
*Yasak kararının ilk duyulma şekli TV alt yazılarından olması
YANLIŞ uygulama (TV kanalları başarılı
habercilik yapmışlar tebrik etmek gerek)
*Saat 22 gibi İçişleri Bakanının TV’lere canlı olarak bağlanıp
kararı açıklaması geç kalmış bir açıklama.
*Yasak Kararı daha önce yapıldığı gibi İç İşleri ve Sağlık
Bakanının birlikte yapacakları CANLI BASIN AÇIKLAMASI ile olması en doğru uygulama
olacaktı.
*O gece 24.00 sonrası başlayan yasak hareketli insanları
evlerine girmeyi sağladı.
*Yasağın başlama saatinin 00.00 olması o gün için doğru bir
karar olmakla birlikte devam eden yasaklarda başlama-bitiş saati olarak 03.00
veya 05.00 olması daha doğru olur kanaatindeyim. Son günlerde bu konu gündeme
gelip talep edildiğine göre halen “00.00 olmasının” gerekçesi açıklanmalı.
*Ve TV’lerde canlı yayınların ve sosyal medyanın o geceki konusu “KONTROLSÜZ SOSYAL HAREKETLİLİK” oldu. İş öyle noktalara taşındı ;iki bakan
arasında (Sn.Süleyman SOYLU ve Sn.Dr.Fahrettin KOCA) bir yarış-kavganın olduğu
hatta işin içine Maliye Bakanı da eklemlenerek bu işten bir HÜKÜMET KRİZİ doğurtmaya kadar gitti.
*Ertesi gün İç İşleri Bakanı Sn.Süleyman SOYLU verdiği bir röportaj ile sorumluluğun tamamen
kendi üzerine ait olduğunu hatta yapılan hakaretleri de üzerine aldığını
açıkladı. Lakin tartışmalar bitmedi.
*12.Nisan 2020 Pazar günü saat 21.30 civarı İç İşleri Bakanı
Sn.Süleyman SOYLU sosyal medya hesabından Cuma akşamı yaşananların
sorumluluğunu üzerine aldığını ifade ederek BAKANLIK GÖREVİNDEN İSTİFA ETTİĞİNİ
açıkladı.
*İstifa kararını başta FETÖ-PKK-DHKPC olmak üzere terör örgütleri ve yandaşları
tarafından sevinçle karşılandı. Muhalefet partilerinin önemli bir çoğunluğunun
“BAKAN İSTİFASI” surda açılmış bir delik olarak görülüp sevinçle karşılandı.
Bir kısmı ise “ONURLU BİR KARAR” değerlendirmesini yapıp peşine diğer
taleplerini eklemledi. Başta HDP olmak üzere bir kısım siyasi parti mensupları
da sevinçlerini açık açık beyan ettiler.
*İstifa haberi duyulduğu andan itibaren sosyal medya üzerinden
çok yoğun bir DESTEK MESAJLARI başladı.1-2 saatlik süre içinde BİNLERLE başlayan ONBİNLER-YÜZBİNLERLE devam
eden ve MİLYONU AŞAN destek mesajları oldu. Ve Sn Cumhurbaşkanımızdan “İSTİFANIN
KABUL EDİLMEMESİ” istendi.
*Sn Cumhurbaşkanı, kendisine
18 yıl kesintisiz hükümet etme yetkisini veren milletin sesine kulak
verdi ve saat 23.30 civarı İSTİFANIN KABUL EDİLMEDİĞİ açıklaması yapıldı.
*Bu istifa kararı aslında turnusol kağıdı görevi yaptı. Sokağa
çıkma yasağı haberinin duyulduğu 10.Nisan Cuma günü 21.30’dan istifanın kabul
edilmediği zaman-hemen sonrasını içine alacak şekilde ;yaşananlar, yazılıp-çizilip-konuşulanlar
sosyolojik olarak incelense çok ilginç sonuçlar çıkacağı kesin. Bu olayın Siyasi
tarihimiz için çok önemli ve yol gösterici olduğunu düşünüyorum.
KORONAVİRÜS MÜCADELEMİZİN birinci döneminin bitişi içi yaptığım
değerlendirmeyi anlamlandıramadığım 2
husus ile bitirmek istiyorum.
1-KORONAVİRÜS MÜCADELESİNDE 1-1.5 metrelik sosyal mesafenin
olması hakkında herkesin hem fikir olduğu ülkemizde; Vakaların %60’nın
yaşandığı İstanbul’da hangi akıl hangi mantık toplu taşıma sefer sayılarını
azaltır. Sonrada toplu taşıma araçlarında oluşan yoğunlukları gündeme getiren
haberlere tepki verilir.
2-Hiçbir yorum-bilgi vs yazmadan TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ…”
diyorum.
Sonuç olarak; Yaptığım bu değerlendirme akademik bir makale
olmayıp benim kişisel değerlendirmelerimdir. Mutlaka eksiği-hatası vardır.
Olumlu olumsuz tüm eleştirilere açığım. Saygılarımla.23.05.2020 Kdz.EREĞLİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder