8 Haziran 2020 Pazartesi

KOVİD-19 MÜCADELESİNİN . 1.DÖNEM . DEĞERLENDİRME RAPORU







ÜLKEMİZİN  BAŞARIYLA YÜRÜTTÜĞÜ KOVİD-19 MÜCADELESİNİN
.
1.DÖNEM
.
DEĞERLENDİRME RAPORU
.

                 
                  Dr.Mustafa Naci YALÇINKAYA
doktormnaci@hotmail.com  GSM:0532 252 90 30
.

KİŞİSEL BLOG SAYFAM: http://drmnaci.blogspot.com/ da yayınladım.
Kdz.EREĞLİ’de basılı ve ınternet yayını yapan http://www.sakincalipiyade.com/ gazetesinde
yayınlandı.

Kdz.EREĞLİ’de basılı ve ınternet  yayını yapan  https://www.karadenizsonhavadis.com/ gazetesinde
.

MAYIS 2020 –Kdz.EREĞLİ





KORONA VİRÜS MÜCADELESİ (I)
TEMEL KAVRAMLAR(*)

Çin merkezli olarak bildiğimiz COVİD-19 KORONA VİRÜSÜ ile tüm dünya ülkeleri gibi biz de seferberlik ölçüsünde bir mücadele(savaş) içindeyiz. Bu mücadelenin galibi  İNSAN(lık) olacaktır. Lakin mutlaka bir bedel ödenecek. Ülkemizin ve hepimizin hedefi en az bedel ile sonuca ulaşmaktır. Hedefimizin gerçekleşebilmesi için  TESPİT- TEŞHİS-TEDAVİ üçlüsünü en iyi şekilde yapabilmemize bağlı olduğunun bilinmesi şarttır. Tanı-teşhis-tedavi üçlüsü sadece tıbbi iş ve işlemler için kullandığımız bir formül olmayıp kişisel ve toplumsal hayatımızın her alanında uygulamalıyız.
21. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşadığımız SARS-MERS, EBOLA, H1N1, EBOLA viral enfeksiyon salgınlarını atlatmışken halen tüm insanlığın mücadele ettiği COVİD-19 KORONA VİRÜS PANDEMİSİNİ az hasarsız atlatmaya çalışıyoruz. Ve biliyoruz ki  ARTIK HİÇ BİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK. Sağlığımızdan sosyal hayatımıza, ekonomimizden kültürel yaşantımıza, temizlik anlayışımızdan çevreciliğe, siyasi hayatımızdan yönetim şekillerimize, ahlak anlayışımızdan adalet anlayışımıza kadar her şey değişecek. Bu değişim bireysel olacağı gibi ulusal ve uluslararası değişimleri de tetikleyecektir. İnsanlık tarihi için İsa'nın doğumunun MİLAT kabul edildiği  gibi yeni bir MİLAT kabul edileceği kesin. Oluşacak olan MİLADIN komplo teorileri ile izahını yapanların olduğunu da göz ardı etmemek gerekir. Çünkü İNSANIN KENDİNE YAPTIĞI KÖTÜLÜĞÜ BÜTÜN DÜNYA  TOPLANSA YAPAMAZ  sözü boşuna söylenmemiştir.
Tanı-teşhis-tedavi üçlüsünün üçünün de DOĞRU yapılması başarıyı getirir. Bu açıdan ilk adım DOĞRU TANI koymak olmalıdır. Bunun için, kullandığımız kelime ve kavramları doğru bilmek gerekir.

VİRÜS; Aynı anda hem canlı hem de cansız özelliklere sahip biyolojik varlıklardır. Kendi kendilerine YAŞAMA ve ÇOĞALMA  özellikleri yoktur. Yaşamlarını sürdürebilmek ve çoğalmak için MUTLAKA BİR KONAKÇI bir organizmaya  ihtiyaç duyarlar. Bu özellikleri onları  çok tehlikeli yapabileceği gibi  çok basit yollarla yok olmalarını da sağlar. Yaşam bulgularını gösterebilmek için mutlaka başka bir organizmaya ihtiyaç duyarlar. Bir yerden bir yere kendi başlarına hareket edemezler. Mutlaka bir TAŞIYICIYA ihtiyaç duyarlar. Çoğalırken oto kontrolleri olmadığı için her zaman aynı özelliklere sahip yeni virüsler oluşmaz. Oluşan yeni virüsler daha karmaşık veya daha basit olabilir. Cansız ortamda varlıklarını sürdürebilme süreleri de kuluçka süreleri de  çok kısa sürelerden günlere-aylara kadar farklılık arz eder. Virüsler, hayatlarını sürdürebilmek ve çoğalabilmek için hedef seçtikleri hücre çeşidine göre doku ve organlarda birçok hastalığa sebep olurlar. Bu hastalıklar; gribal enfeksiyondan zatürreye, ishal kusmadan cilt hastalıklarına, kan hastalıklarından kanser hastalıklarına olmak üzere çok çeşitli hastalıklara sebep olabilirler. Virüslerin sahip oldukları tüm bu  özellikler onları hem ÇOK KARMAŞIK-TEHLİKELİ  hem de ÇOK BASİT-TEHLİKESİZ yapar. Dünyayı da ülkemizi de kasıp kavuran  COVİD-19 ile mücadele için virüsü her yönüyle tanıyabilmek  başarının olmazsa olmazıdır.
ANTİSEPTİK; Canlı doku ve yüzeyleri her türlü mikroplardan (bakteri-virüs-mantar vs.) temizlemek için kullanılan KİMYASAL maddelerdir.
DEZENFEKSİYON; Cansız yüzeylerde hastalık yapma özelliği bulunan tüm mikrop-patojenlerin temizlenmesi işlemi. Bu işlem için kullanılan malzemelere de DEZENFEKTAN denir.
DEZAVANTAJLI GRUP; Toplum içinde kendini etkenden (virüs-bakteri vs) korumakta zorlanan ve/veya hiç koruyamayan gruplar. Bebekler, çocuklar, yaşlılar, sistemik hastalığı olanlar gibi.
EPİDEMİYOLOJİ; Toplumlarda var olan hastalık-kaza ve sağlıkla ilgili durumların dağılımını, görülme sıklığını ve bunları etkileyen  faktörleri inceleyen BİLİMİN adı olup bu işi yapanlara da EPİDEMİYOLOG denir.
FİLASYON; “Saha incelemesi/filyasyon” Kaynağın ve etkenin belirlenmesine yönelik çalışma yapılması ve/veya temaslılar dahil koruma ve kontrol önlemlerinin alınmasıdır.
İZOLASYON; Enfekte olup kuluçka dönemi veya hastalık döneminde başka hastalara ve/veya sağlıklı insanlara mikropları bulaştırmamak için oluşturulan FİZİKSEL ÖNLEMLER.
SOSYAL İZOLASYON; Etkenin bulaştırıcı özelliklerine göre insanlar arasında olması gereken FİZİKİ UZAKLIK.
KARANTİNA; Bulaşıcı hastalığa maruz kalma şüphesi olan insan ve hayvanları kuluçka döneminin en uzun süresi   kadar bir zaman dilimi için hiç kimse ile temas etmemesi için alınan FİZİKSEL TEDBİR ve faaliyetler. Korona virüsünün kuluçka süresi en fazla gün olduğu için bu günlerde  14 günlük karantinalar uygulanıyor.
MORTALİTE; Belirli bir toplumda belirli bir hastalığa bağlı ölüm sayısı veya orantısı.
PANDEMİ; Dünyada birden fazla ülkede veya kıtada çok geniş alana yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel isim.
PANDEMİ DALGASI; Yeni bir etkenin (virüs-bakteri vb) dolaşımı ile başlayan, hızla yayılan, şiddeti giderek artan ve çok sayıda insanın ölümüne ve-veya sakat kalmasına sebep olduktan sonra etkisinin ve bulaşıcılığının kaybolduğu SÜREÇ.
PROFİLAKSİ; Etkenle karşılaşma ihtimali olan kişileri korumak için yapılan uygulama ve  işlemler.
RİSK İLETİŞİMİ; Risk analizi sürecinde, değerlendirme yapanlar, yöneticiler, ilgili tarafların tehlike, risk, riski etkileyen faktörler ve riskin algılanması hakkındaki görüş ve değerlendirmelerin, alınan kararların açıklanmalarını da kapsayacak şekilde bilgi ve düşüncelerin paylaşımıdır.
SALGIN; Belirli bir toplumda belirli bir zaman diliminde ve belirli bir enfeksiyon hastalığına yakalanan insan sayısında beklenenden fazla oluşan artış durumudur.
SÜRVEYANS; Belirli bir amaca yönelik veri toplama, toplanan verilerin analizi, yorumlanması ve rapor edilmesi halini oluşturan dinamik süreç.
SAHRA HASTANESİ; Sahra hastaneleri felaket mağdurlarına güvenli sağlık hizmetleri sunmak için önceden belirlenmiş, güvenli bölgelerde hastaların tedavisini sürdürmek amacıyla afetlerden sonra kurulan geçici hastanelerdir. Dünya Sağlık Örgütü hastanelerin hasar görmediği ve çalışmasında risklerin saptanmadığı durumlarda yeni bir sahra hastanesinin kurulması önermese de birçok afet durumunda hastaneler ya hasar görür ya da kullanılması riskli hale gelir. Böyle durumlarda risk analizi yapılarak belirlenen uygun alanlarda idari, hastaneye kabul, operasyonel, lojistik ve insani yardım hizmetleri birimlerini de içeren sahra hastaneleri kurulmalıdır. Sahra hastanesinin yapısında bulunması gereken birim ve bölümler, kullanılabilecek malzemeler felâketin büyüklüğüne, ulusun ve hastanenin mali kaynaklarına bağlı olarak değişir. Sahra hastaneleri kurulum amacı ve sürelerine baktığımızda; erken tıbbi bakımda 48 saatlik, ileri tıbbi bakımda 15 gün veya hasarlı tesislerin yerine, inşa/onarım süreci boyunca geçici bir tesis olarak iki aydan iki yıla veya daha fazla süre boyunca hizmet vermeye devam edebilir. “Afetlerde Acil Tip Hizmetleri Afetlerde Sahra Hastanesi Türkiye Klinikleri 2019”
SOSYAL MOBİLİZASYON; Toplumun bir konuya yönelik ilgi ve bilgisini artırmak için yapılan bilgi tanıtım faaliyetleri.
SUŞ; Bir bakteri veya virüsün farklı alt türlerinin aralarında genetik farklılıklar bulunan gruplarına verilen ad.
TEMASLI KİŞİ; Olası/kesin vaka ile bulaştırıcı olduğu dönemde, hastalığın bulaş yolu özelliklerine göre hastalığı kapma ihtimali olan süre ve şekillerde bir arada olan kişi. Aynı ev, işyeri, aynı ortak mekânı paylaşma gibi haller.
TOPLU YAŞAM ALANLARI; Enfeksiyonun bir anda bir çok kişiye bulaşma ihtimali olan yerler. Askeri birlikler, pansiyonlar, cezaevleri, yurtlar, geçici barınma yerleri gibi.
TRİYAJ; Hastalara tıbbi müdahale önceliklerini belirleme yöntemi. Hastanın yaşama sansı, durumunun aciliyeti, sağlık müdahale gücü gibi unsurlar göz önüne alınarak hazırlanır.
VAKA YÖNETİM ALGORİTMASI; Yetkililer tarafından hazırlanan ve oluşturulmuş vaka tanımına uyan hastalar için TANI-TEDAVİ-TEMASLI TAKİP protokollerini içeren karar destek şemalarıdır. Özellikle pandemilerde  hazırlanan şema dinamik bir süreç ile yönetilerek üzerinde değişiklikler yapılır.
VENTİLATÖR; İhtiyaç duyan hastalara mekanik olarak hava desteği sağlayan ve yoğun bakım ünitelerinde kullanılan tıbbı solunum destek cihazıdır.
VİRÜLANS; Enfeksiyon oluşturan mikroorganizmanın konağın dokularına yerleşme yeteneğine göre ve/veya neden olduğu hastalığın şiddetine göre HASTALIK OLUŞTURMA YETENEĞİNİN ÖLÇÜM DEĞERİDİR.
YOĞUN BAKIM ÜNİTESİ; Hayatı tehdit eden, kritik bir hastalık varlığında hastaların yakın takip ve tedavilerinin yapıldığı özel ünitelerdir. Y.B.Ü. hastane içerisinde özel yapılandırılmış ve haftanın her günü 24 saat destek veren ileri teknoloji ile (solunum cihazı, kalp ritmi düzenleyici cihaz, diyaliz cihazı gibi yaşamsal destek cihazları) donatılmış her türlü acil girişimin yapılması için hazırlıklı ünitelerdir .
Bu tanımlamalara göre KORONA VİRÜSLE yapılan mücadelede ülkemiz ve dünya neleri yapabildi neleri yapamadı değerlendirmesini yapmak gerekir.
Korona virüs için dezavantajlı grup olan 65 yaş üstü vatandaşlarımız ve sistemik hastalığı olanlar ile virüse taşıyıcılık yapmaya gönüllü, kanları hızlı akan 20 yaş altı gençlerimiz ve acil işi olmayanlar EVDE KALARAK İZOLASYONU sağlamalı. Ellerimizi sık sık yıkayarak derimizi temiz tutmalı, kapı kolları ile sık kullanılan yüzeyleri normal dezenfektanlarla temizlemeli, sokağa çıktığımızda maskemizi takarak olası virüs yayma etkimizi azaltmalıyız(TAŞIYICI OLMAMAK). Bu sayede virüsle mücadelede kendi elimizde ve irademizde olan VİRÜSE YAKALANMAMA gücümüzü kullanmalıyız.
EVDE KAL-ELLERİNİ YIKA-DIŞARIDA MASKENİ TAK-SOSYAL MESAFEYİ KORU 20.04.2020 Kdz.EREĞLİ
(*)T.C.Sağlık Bakanlığı  Halk Sağlığı Gn Md. PANDEMİ İNFLUENZA ULUSAL HAZIRLIK PLANI Ankara- 2019
      


KORONA VİRÜS MÜCADELESİ (II)
VİRÜSLE SAVAŞ

Çin kaynaklı olduğu bilinen COVİD-19 Virüsünün asıl kaynağı yabani hayvanlar olup değişime uğradıktan sonra insana bulaştı. İnsandan insana geçişi kolay ve hızlı olunca tüm dünyayı kısa sürede içine alan bir SALGINA dönüştü. Virüsler tek başına canlılıklarını sürdüremedikleri, yer değiştirme özellikleri olmadığından mutlaka bir KONAĞA ve TAŞIYICIYA ihtiyaç duyarlar. COVİD-19 virüsü YAŞAYABİLMEK için hem konak hem de taşıyıcı olarak İNSANA muhtaç. İşte bu özellik virüsün bulaşmasını da mücadelesini de kolaylaştıran yöntemdir. Virüsün bulaştığı kişilerin yaklaşık %80-85’i her hangi bir hastalık bulgusu yapamadan (asemptomatik) yok oluyor. COVİD-19 virüsünü tedavi edecek bir ilaç ve aşı henüz elimizde yok. Ateş, öksürük, nefes darlığı, halsizlik, eklem ağrısı gibi bulgular gösterenlerin büyük çoğunluğu bulgulara göre yapılan tedavilerle iyileşiyor. Ayakta-evinde iyileşemeyen kısmın tedavisi hastane şartlarında yapılabiliyor. Hastaneye yatırılanların bir kısmı YOĞUN BAKIM şartlarında ve hızlı bir şekilde nefes darlığı geliştiğinden SOLUNUM CİHAZLARI ile tedavi yapılabiliyor. COVİD-19 virüsü ile mücadelede en büyük iki gücümüz var. 1-Hastalığa YAKALANMAMAK, 2-Tedbirlere rağmen hastalığa  yakalananlar için güçlü-fedakar bir SAĞLIK İNSAN GÜCÜMÜZ ve TIBBİ-TEKNİK DONANIMIMIZ  var.
COVİD-19 virüsü nasıl bir etki yaparak hastalık oluşturur sorusunun cevabı virüs ile mücadelede çok önemlidir. İnfluenza grubundan bir virüs olduğu için genellikle gribal şikayetler oluşturur. Tüm virüslerde olduğu gibi COVİD-19 da hayatını sürdürebilmek ve çoğalabilmek için bir CANLIYA ihtiyaç duyar. Normal şartlarda DERİMİZİN koruyuculuğu çok yüksektir. Havada olup ta vücuda girmek isteyen mikropların da girişine engel olur. Giriş yolu olarak ağız-burun-mukozalar ve gözümüz kalır. En kolayı da AĞIZ-BURUNDUR. Buradan giren virüsler kırmızı kan hücrelerinin (alyuvarlar) içine girerek yaşamaya ve çoğalmaya başlıyor. Hücre içinde hızlıca çoğalan virüsler alyuvarların zarını patlatarak ortama yayılıyor. Her virüs kendi hayatını sürdürebilmek için yeni bir hücre bulmak için mücadele ediyor. Vücudun savunma mekanizmaları harekete geçerek virüsleri yok etmeye çalışıyor. Bu savaş akciğer içinde olduğu zaman savaş alanında oluşan anormal değişiklikler AKCİĞERİN normal fonksiyonu olan oksijen alış-verişini bozuyor. Bu durum ilerleyince KAN YOLU İLE TAŞINABİLEN OKSİJEN ORANI AZALIYOR ve SOLUNUM SIKINTISI başlıyor. Burada SOLUNUM DESTEK CİHAZLARI devreye giriyor. Hastanın başka bir veya birden fazla  hastalığı  var ise bu durumda SOLUNUM SIKINTISI-OKSİJEN İHTİYACI daha da artarak yoğun bakım ve entübe işlemine geçiliyor. Her savaşta güçlü olan kazanır. Güç; rakibinden fazla kuvvete sahip olmak olmayıp var olan kuvvetlerini en verimli kullanmaktır. İşin bu kısmı TEDAVİ kısmı olup PROFESYONEL EKİPLERİN işidir.
Akciğerde süren savaş ve alyuvarların zarının yırtılması ile  saçılan virüsler solunum yoluyla dış havaya çıkar. Öksürük ile bu yayılım tazyikli bir hal alarak ağızdan 1.5-2 metre mesafeye kadar ulaşabilir. Tıpkı sirklerde ağzından ateş püsküren sihirbazlar gibi. Seyretmesi hoş olabilir lakin hiç kimse sihirbazın ağzının dibine girmez. İşte virüse karşı yapılacak mücadelenin en kolay en ekonomik ve en başarılı şekli bu. Sihirbazın ağzından çıkan ateş çemberinin kapsama alanına girmemek. Alınan tüm tedbirler bunun için. Buna da İZOLASYON diyoruz.
Yüzyıllardır sirklerde bu gösteriler yapılır ve milyonlarca insan tarafından da seyredilir.  Bugüne kadar sirk cambazlarının ağzından çıkan ateşten yanan-etkilenen kimse olduğunu duymadık (iş kazaları hariç). Sirklerde sosyal izolasyon başarıldığı gibi COVİD-19 virüsü için de başarmak mümkün.

Sirkteki sihirbazın kim olduğunu biliyor olmak ve de  ağzından çıkan ateşin gözle görünüyor olması bizi koruyor.

Lakin VİRÜSLE MÜCADELEDE 

Ne SİRK belli (SİRK TÜM DÜNYA)
Ne SİHİRBAZ belli( YAŞAYAN HER İNSAN SİHİRBAZ OLABİLİR)
Ne ağızdan çıkan VİRÜSLERİN (ateşin miktarı) miktarı belli
Ne de KAÇ METRE MESAFEYE gittiği belli.

PANDEMİ tarzındaki hastalıklarla mücadelede TEŞHİS-TEDAVİ-TAKİP  üçlüsü aynı anda ve aynı değerde olmalıdır. Bu da tek merkezden yönetilen güçlü bir organizasyonu gerektirir.
Bütün dünyada yürütülen mücadelenin 2 tarafı var Biri VİRÜS, diğeri ise İNSAN. İşin bireysel kısmı virüsle insanın buluşması ile başlıyor. İZOLASYON ise bu ikisinin BULUŞMASINI ENGELLEMEK hedefi üzerine yapılan işlemlerdir.

VİRÜS BULAŞMIŞ BİR İNSANDAN BAŞKA BİR İNSANA BULAŞTIRMAMAK İÇİN;

Virüslere TAŞIYICI olmamak; Malum virüsler tek başlarına yaşamlarını sürdüremedikleri gibi bir yerden başka bir yere gidemezler. Hareket edebilmeleri ancak bir TAŞIYICI ile mümkündür. İnsana bulaşan ve yaşamını sürdüren VİRÜS başka bir insana geçebilmesi için mutlaka öksürme ve/veya nefes yolu ile havaya çıkacak. Havada kaldığı çok süre içinde o havayı soluyan başka bir insana geçmiş olacak. Mikron düzeyinde çok çok küçük ebatlarda olan COVİD-19 virüsü nefesteki nem damlacıklarına tutunarak dışarı çıkar.
Covid-19 virüsü bulaşan herkeste hastalık bulgusu oluşmaz. Bu durumda kimlerden korunulacak, nefes veya öksürüğünün etki alanından uzak durulacağını bilmekte mümkün olmuyor. Bu yüzden virüse taşıyıcılık yapmamak adına SOSYAL İZOLASYON kavramı oluştu. Millet olarak sıcakkanlı yapımız, toplu taşıma araçlarındaki yoğunluk, düğüne-dernek-parti toplantılarındaki iç içelik virüs için çok kolay seyahat imkanı sağlamış oluyor. Bunun için kullanılan yöntemler;
i-SOSYAL İZOLASYON
ii-EL YIKAMA-TEMİZLİK
iii-DEZAVANTAJLI GRUPLARIN EVDE KALMASI
iv-MASKE
v-KARANTİNA
vi-ULAŞIMI-GEÇİŞİ ENGELLEMEK

i-SOSYAL İZOLASYON
.
Solunum yolu ile bulaşan Covid-19 virüsün özellikleri nedeni ile virüs bulaşan bir insanla yakın mesafe yaşamamak gerekir. Bugünkü bilgilerimize göre öksürük ve nefes yolu ile dışarı çıkan virüs 1-1.5 metre kadar uzağa gidebiliyor. Sonra da üzerinde bağlı olduğu damlacığın ağırlığı ile yere-zemine düşüyor. İş yerleri ve toplu yaşam alanlarında 1-1.5 metre çaplı bir daire içinde kimse olmamalıdır. Bu mesafeleri koruduğumuzda virüsün bize bulaşma ihtimalini azaltmış oluruz.
.
ii-EL YIKAMA-TEMİZLİK
.
Sürekli hareket halinde olan bizler özellikle ellerimizle her yere temas ederiz. İnsanların nefesleri ile çevreye dağılan virüsler yere düşerken masa-sandalye-eşya-elbise gibi hayatımızı iç içe yaşadığımız cansız varlıklara konacaklar. Virüs, zamanını tam bilemesek de tek başına birkaç saat ancak yaşayabiliyor. Bu süre zarfında ellerimizi sürdüğümüz yerlerden virüsü alabiliriz. İstemsiz olarak  ellerimizi ağzımıza burnumuza hatta gözümüze sürdüğümüzde hayatını sürdürecek canlı hücreyi bulmuş olur. Şayet günde bir kaç kez ellerimizi sabunlu suyla yıkarsak virüsü yok etmiş oluruz.
Çevremizde sık  kullandığımız masa-sandalye-kapı kolu gibi sabit yüzeyleri sık sık her zaman kullanılan temizlik maddeleri ile temizlemek yeterlidir. Elbiselerimizi ise balkon gibi açık havada birkaç saat bekletmek yeterli olacak. Meyve ve sebzeleri musluk suyu ile yıkamak yeterli. Sokaklardan zeminden virüsün bulaşması çok zor. Lakin evin içine ayakkabı ile girilirse bu ihtimal biraz artar.
İş yerleri-ev-toplu taşıma araçları gibi ortak havayı soluyan kişi sayısı birden fazla olunan yerleri sık sık havalandırmak gerekir. Virüsün güneş ışığı ve yüksek ısıya dayanıksız olmasını avantaja çevirmek gerekir.
.
iii-DEZAVANTAJLI GRUPLARIN EVDE KALMASI
.
Yaş ile beraber vücut direncinin zayıfladığı ve tansiyon, şeker kalp hastalıkları gibi hastalıkların arttığı göz önüne alındığında YAŞLI NÜFUS dezavantajlı gurup oluşturur. Bu nedenledir ki büyüklerimiz, atalarımızı korumak için 65 yaş üstünün sokağa-sosyal hayata katılmasına kısıtlama getirmek gerekir. Kendileri çok hareketli grubu oluşturan kreş-ana sınıfından üniversite düzeyine kadar olan öğrencilerin hareket alanı kısıtlanarak virüse TAŞIYICILIK yapmaları engellemek gerekir.  Okulların tatil edilmesi, spor müsabakalarının ertelenmesi ve aktif iş hayatında olmayan 20 yaş altındakilerin sokağa çıkması kısıtlanmıştır.
 .
 iv-MASKE
.
Çok tartışılan çok konuşulan bir konu. Gerekli mi değil mi ?Lakin ortada bir gerçek var ki tüm dünya ülkeleri MASKEYİ bu virüsten korunmanın çok önemli bir aracı olarak görüyor. Covid -19 un ilk çıktığı ülke olan ÇİN tüm dünyadan maske tedarikine gitmiş. Hastalık dünyaya yayılınca da “MASKEYE ULAŞILABİLİRLİK” virüsle mücadelede bir yeterlilik kriteri olarak görülmeye başlandı.
.
Maske, Covid-19 virüsü hayatımıza girmeden önce de günlük hayatımızda kullandığımız bir malzemedir. Maskelerin temel olarak iki kullanım şekli vardır:
.
1-Özellikle ameliyathanelerde cerrahi işlem yapılan hastaya hekim ve diğer personelin ağzından çıkabilecek mikropların bulaşmaması için kullanılmaktadır. Tam olarak aynı gerekçeler olmasa dahi gıda-hijyen ve ileri teknoloji üretimi olan yerlerde de maske kullanılır. Bu maskeler kullanıcısından başkalarına herhangi bir bulaşmayı önlemek amaçlıdır.
2-Maskeyi kullanan kişinin ortamdaki canlı-cansız zararlı etkenlerden korunması için kullanılması. Bu da tozlu-kimyasal içerikli-ağır kokulu-yüksek ısılı-sesli  gibi normal çevre şartlarının dışındaki ortamlarda bulunma zorunluluğunda kullanılan maskelerdir.
Bu günlerde kullanılan maskeler bizi koruyan değil bizim virüs-hastalık bulaştırmamızı önleyici olan maskelerdir. Hemen hepsi tek kullanımlıktır. Çok bilinen maske çeşitleri;
.
a-   N-95 ve FFP3 maskeler; Bunlar profesyonel amaçlı olup ameliyathanelerde ve enfekte hastalardan korunmak için sağlık personelinin kullandığı maskeler. Günlük sokakta kullanımı gereksiz olup kullanım zorluğu da olan bir ürün olup aynı zamanda pahalıdır da.
b-   Cerrahi maske; Çok yaygın ve günlük kullanım için uygun olarak üretilmiş maskelerdir. Tek kullanımlık olup koruyuculuğu kullanma şekli ile direk orantılıdır. Sadece lastiklerinden tutulup kulaklara takılır. Burun ve ağzı tam olarak örtecek şekle getirilir. Maskenin üst kenarında ince ve esnek olan tel burun üstüne gelecek şekilde bastırılır. Bu maskelerin hava geçirgenliği çok azdır. Lakin belirli bir süre (1-2 saat) sürekli takılı kalırsa nefes ile nemlenir, takılı iken ellenir, sağı-solu çekiştirilir ise yine kullanım özelliği bozulur. Maske çıkarılacağı zamanda mümkün olan ölçüde el değmeden sadece lastik kısmından tutularak çıkartılır. Tıbbi atık gibi görülüp mutlaka kapalı bir çöpe atılır. Etrafa ve kolay ulaşılabilecek bir yere bırakılmamalıdır.
c-Cerrahi maske özelliği olmayan maskeler ve atkı-bere gibi koruyucular; Bunların koruyucu özellikleri çok az olmakla birlikte hiç yoktan iyidir. Ayrıca maskeli olmak kişinin hem kendisinde hem de karşısındakinde   farkındalık oluşturması da fayda sağlar.
.
v-KARANTİNA
.
Sosyal izolasyon, koruyucu önlemlerin yeterli olmadığı veya çok sayıda insanın ve/veya belirli bir yerleşim alanının izolasyonu gerektiğinde baş vurulan yöntemdir. Özellikle tarım-hayvancılıkla uğraşan bölgelerde hayvanlarda oluşan hastalıklarda da kullanılır. Covid-19 da ise yurt dışından gelen grupların (çalışan-öğrenci-umreci-tatilci gibi) toplu olarak izole edilmesi. Siteler veya mahalle-köy-şehir-bölge-ülke  gibi belirli yerleşim bölgesinde hasta ve riskli olanların fazla olma ihtimalinde uygulanır. Karantina bölgesinde yaşayanların temel ihtiyaçları KAMU tarafından karşılanır.

vi-ULAŞIMI-GEÇİŞİ ENGELLEMEK; Virüsün hareketliliğini ve bulaştırıcılığını durdurmak için uygulanan bir yöntemdir. Özellikle hastalığın fazla olduğu ülke ve/veya şehirlerden geçişi engellemek için yapılır. İran kapılarını kapatmış olmamız, hava-deniz-kara yollarının kapatılması hatta 30 büyük şehir + Zonguldak illerine giriş çıkışların kısıtlanması uygulamalarını örnek verebiliriz.

Ülkemizin ve tüm dünyanın yaşadığı COVİD-19 virüsü ile mücadelede TEDAVİ kısmı SAĞLIK PERSONELİMİZİN fedakârca yaptığı ve çok da başarılı olduğumuz bölümdür. Tedavi kısmına fazla iş düşmemesi ve özellikle can kaybımızın en aza indirgenebilmesi için elimizde çok büyük bir güç ve avantaj var. Bu ise   VİRÜSE TAŞIYICILIK YAPMAMAK VE YAKALANMAMAKTIR. 27.04.2020




KORONA VİRÜS MÜCADELESİ (III)

TÜRKİYE’DE 1.DÖNEM YAPILANLAR

        2019 yılının son aylarında Çin’de baş gösteren KORONAVİRÜS hastalığı 2020nın ilk aylarında tüm dünyaya yayılarak PANDEMİ oluşturması ülkemizi de harekete geçirdi. Ülkemizin coğrafi yapısı gereği “kara-deniz-hava ulaşımlarında”  önemli bir KAVŞAK konumundadır. Solunum yolu (damlacık ile) ve sadece insandan insana taşınıp yaşayabilen virüsün bizi etkilememesi söz konusu bile olamazdı. Virüsle mücadele için çalışmalara erken başlanılması bizi avantajlı hale getirdi. Pandemi tarzındaki bir salgınla mücadelede başarı sadece tıbbi mücadele ile olamayacağı için çok yönlü hazırlık yapılmaya başlandı. İdari, tıbbı, sosyoekonomik, siyasi, iletişim ve medya alanları gibi topyekûn bir SEFERBERLİK hareketi başlatıldı. Yapılan mücadele, DİNAMİK bir yapı içerdiği için hataların yapılması da kaçınılmaz oldu. Atılan her adımın alınan her riskin olumlu sonuçları olduğu gibi süreci olumsuz etkileyen yönleri de oldu.
        Bugüne kadar yapılan mücadelede sonrası gelinen noktada; ülkemizin idari yapısının, sağlık alt yapısı-insan gücünün, demografik dağılımın, kültürel yapının, yaşam tarzının, temizlik alışkanlıklarının, özellikle salgında koruyucu-tedavi edici malzemelerin (maske-tulum-gözlük-solunum cihazı vs.) üretici ülkesi olmamız gibi birçok faktörün etkili olduğunu gördük. Özellikle sosyal medya üzerinden olmak üzere yapılan mücadeleyi itibarsızlaştırma, başarısızlıktan medet umma, resmi makamların açıkladığı rakamların “gerçeği yansıtmadığı" gibi kamuoyunu yanıltma faaliyetlerinin olduğunu da gördük.
         Son yıllarda dünyada yaşanan SARS-EBOLA-KKK vb. gibi salgın hastalıklar hem Dünya Sağlık Örgütünü(DSÖ) hem de ülkelerin Sağlık Bakanlıklarını harekete geçirmiş idi. Bu vesile ile 2019 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde var olan HALK SAĞLIĞI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ sorumluluğunda PANDEMİK İNFLUENZA ULUSAL HAZIRLIK PLANI yapıldı. Bu rapor 229 sayfa olup çok güzel hazırlanmış bir plandır.
Hazırlama Komitesinde;
.
i-Halk Sağlığı Genel Müdürü ve yardımcısı
ii-HSGM Bulaşıcı Hastalıklar Dairesi Başkan ve 2 uzman
iii-HSGM Sağlık Tehditleri Erken Uyarı ve Cevap Dairesi Başkanlığı 3 uzmanla
iv-HSGM Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Dairesi Başkanlığı 2 uzmanlar
v-Antalya, Burdur, Erzurum, İzmir, Samsun, Tekirdağ İl Sağlık Müdürlükleri





PLAN ÇALIŞMALARINA KATILAN AKADEMİSYENLER

1-Hacettepe Tıp Fak Halk Sağlığı AD,Tıp Etiği,Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları AD,İç Hastalıkları,Nöroloji  AD’dan 6 .
2-Gazi Üniversitesi Tıp Fak Halk Sağlığı AD,Enfeksiyon Hastalıkları AD,Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları AD’dan 4 
3-Ankara Numune EAH Enfeksiyon Hastalıkları AD’dan 1 ,
4-Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD’dan 1 Profesör
5-Ankara Dr.ZTB Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi KHD AD’dan 2
6-Adana Şehir EA Hastanesi Çocuk Enfeksiyonları AD’dan 1
7-Ege Üniversitesi Tıp Fak Halk Sağlığı AD’dan 1
8-Ankara Üniversitesi Tıp Fak.Farmakoloji AD’dan 1
9-Başkent Üniversitesi Tıp Fak Göğüs Hastalıkları AD’dan 1
10-Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fak Enfeksiyon Hastalıkları AD’dan 1
11-İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Vet Fakültesinden 1
12-Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fak Enfeksiyon Hastalıkalrı AD’dan 1
13-Adnan Menderes Ü Tıp Fak.Enfeksiyon Hastalıkları AD’dan 1
14-İstanbul Tıp Fak Çocuk Hastalıkları AD’dan 1
15-Çukurova Tıp Fak Enfeksiyon Hastalıkları AD’dan 1
16-Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fak Enfeksiyon AD’dan 1
17-Ankara EAH Enfeksiyon Hastalıkları AD’dan 1
18-Erciyes Üniversitei Tıp Fak Enfeksiyon-Çocuk  Hastalıkları AD’dan 2
19-Akdeniz Üniversitesi Tıp Fak Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları AD’dan 1
20-Bozyaka İzmir EAHEnfeksiyon Hastalıkları AD’dan 1
21-Gaziantep Cengiz Gökçek KD ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi 1
21-SBÜ Ankara Numune EA Hastanesi 1

16 Üniversitemizin Tıp Fakültelerinden,
5  Eğitim Araştırma hastanesinden
Profesör                 24
Docent                     6
Uzman                     1
Dr                            1
olmak üzere  32 AKADEMİSYEN HEKİM katıldı.
PLAN ÇALIŞMALARINA    KATILAN BAKANLIK/KURUM/KURULUŞ   TEMSİLÇİLERİ
.
1-Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü;                                                                                19
2-Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü;                                                                        10
3-Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü;                                                                 3
4-Türkiye Hudut ve Sahilleri Genel Müdürlüğü;                                                          2
5-Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü;                                                                 6
6-Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü;                                                                  2
7-Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü;                                                                     3
8-Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü;                                                                       1
9-Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği;                                                                        1
10-İstanbul, Konya, Samsun, İzmir, Şanlıurfa, Van, Kocaeli İl Sağlık M.’den;                      7
11-Adalet Bakanlığı;                                                                                                    1
12-Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı;                                                          9
13-Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı;                                                                      4
14-Gençlik ve Spor Bakanlığı;                                                                                     1
15-Hazine ve maliye Bakanlığı;                                                                                    1
16-İçişleri Bakanlığı;                                                                                                    10
17-Milli Eğitim Bakanlığı;                                                                                           9
18-Milli Savunma Bakanlığı;                                                                                       5
19-Tarım ve Orman bakanlığı;                                                                                     2
20-Ticaret Bakanlığı;                                                                                                   2
21-Ulaştırma ve alt Yapı Bakanlığı;                                                                              3
22-Afet ve Acil durum Yönetim Başkanlığı;                                                                3
23-Diyanet İşleri Başkanlığı ;                                                                                       2
24-Türk Kızılay’ı;                                                                                                        1
25-Y.Ö.K;                                                                                                                   1

       Özet olarak Sağlık Bakanlığından 54, diğer 11 Bakanlıktan 47, 2 Başkanlıktan 4 ve 2 diğer kurumlar olmak üzere sahasında uzman ve yetkili olan 107 kişinin katılımı ile yapılan bir PLAN.


        2019 yılının sonlarına doğru Çin’den gelen haberler, hem ülkemizi hem DSÖ’nü hem de tüm dünyayı sarstı. KOVİD-19 virüsünün oluşturduğu KORONA salgını dalga dalga yayılmaya başladı. Çin, önce salgını yok saydı. Bilgileri paylaşmadı. Ölümler, hastanelerin dolup taşması ve salgının ülkeye yayılma eğilimi ÇİN’i karantina tedbirlerine yöneltti. Ve salgını resmen kabul etmek zorunda kaldı. Dünya siyasetinde de ekonomisinde de ANA aktör olan ÇİN ile ABD’nin son zamanlarda en üst perdeden yaptıkları güç savaşları KORONA VİRÜSÜNÜN DE  bu savaşın bir PARÇASI olarak görülmesine neden oldu. Kendini savaşın taraflarından biri olarak görmeyen ülkeler, salgının kendilerine ulaşamayacağını düşündüler. Bu konuda DSÖ de kötü bir sınav verdi. KORONAVİRÜS PANDEMİSİNİ ancak MART 2020’de ilan edebildi.
          Halbuki bizim ülkemiz 2019 yılı Nisan ayında DSÖ’nün önerileri doğrultusunda hazırladığı çok geniş kapsamlı PANDEMİK İNFLUENZA ULUSAL HAZIRLIK PLANI” ile ön hazırlık yapan bir ülke idi. Ve 10 Ocak 2020 tarihinde de Sağlık Bakanlığı tarafından koronavirüs pandemisi nedeniyle KOVID-19 hastalığı ile mücadele için KORONAVİRÜS BİLİM KURULU oluşturuldu. Alanlarında üniversitelerde akademisyen olarak çalışan tıp bilimcilerinden 26 kişi davet edildi. Daha sonra bu sayı 31 ve Nisan 2020’de de sayı 38 oldu.

KORONAVİRÜS BİLİM DANIŞMA KURULU;

1-Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji uzmanı;             12
2-Halk Sağlığı Uzmanı;                                                                   7
3-Göğüs Hastalıkları Uzmanı;                                                          4
4-Çocuk enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı;                                        3
5-Acil Tıp Uzmanı,                                                                         2
6-Yoğun Bakım Uzmanı                                                                 1
7-Epidemiyoloji Uzmanı                                                                 1
8-Daire Başkanı                                                                               3
9-Kurum Başkanı                                                                            1
10-Hukuk Müşaviri                                                                         1
11-Virolog                                                                                      1 dan oluşuyor.
        Kurulun başkanlığını Türkiye Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca yapmaktadır.  Kurul aldığı kararları tavsiye olarak bakana bildirmekte ve danışma kurulu hüviyetinde çalışmaktadır. Kararları yürürlüğe koyma yükümlülüğü Sağlık Bakanlığına aittir.
          Bilim kurulu ilk toplantısını Mart 2020’de yaptı. Ve ülkemizde KORONAVİRÜS salgını ile mücadele fiilen başlamış oldu. Bilim kurulunun tavsiyeleri ile kendine yol haritası çizen Sağlık Bakanlığı, PANDEMİ MÜCADELESİNİN TOPYEKÜN BİR SEFERBERLİK HALİ gerektirdiğini gördü. Türkiye Cumhuriyeti devleti, MİLLETİ ile bu mücadeleye hazırlanmaya başladı. Bu savaşın öncü kuvvetleri de SAĞLIK CAMİASI oldu. Özellikle Sağlık Bakanlığı ve İçişleri Bakanlıklarının eş zamanlı ve koordineli çalışması bu mücadelede büyük avantaj sağladı. Bilim Kurulunun aldığı kararlar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içerisinde değerlendirilip gerekli adımlar hızlı bir şekilde atıldı. Mücadelenin çok dinamik bir süreç olması ve hükümet sistemimizin yapısı, hızlı kararlar almayı kolaylaştırdı. Alınan kararların etkileri ve sonuçları günümüz teknoloji ve iletişim imkanları ile olabilecek en hızlı bir şekilde değerlendirildi. Atılan her adımın mutlaka doğru olması gibi bir durumun olamayacağı da mücadelenin ayrı bir zorluğu oldu. Hatalı kararlardan dönülmesi, doğru kararlarda ısrar edilmesi KORONAVİRÜS SALGIN MÜCADELESİNİN BİRİNCİ BÖLÜMÜNÜ BAŞARILI BİR ŞEKİLDE GEÇMEMİZİ SAĞLADI.


KORONAVİRÜSLE MÜCADELENİN BİRİNCİ BÖLÜMÜNDE YAPILANLAR;

1-KORONAVİRÜS BİLİM KURULUNUN OLUŞTURULMASI
2-ÜLKEYE GİRİŞ-ÇIKIŞ KAPILARININ KAPATILMASI
3-HAVA-DENİZ-KARAYOLU TAŞIMACILIĞINI SINIRLANDIRILMASI-KAPATILMASI
4-65 YAŞ ÜSTÜNÜ VE 20 YAŞ ALTINA EVDEN ÇIKMA YASAĞI KONMASI
5-YURT DIŞINDAN GELENLERE KARANTİNA UYGULAMALARI
6-SAĞLIK BAKANI TARAFINDAN GÜNLÜK BİLGİLENDİRME YAPILAMSI
7-MEDYADA BİLGİLENDİRME PROGRAMLARI
8-“SOSYAL MESAFE-EL YIKAMA-MASKE” UYGULAMALARI
9-SOKAĞA ÇIKMA YASAKLAMALARI
10-FİLYASYON
11-KORONAVİRÜS TEDAVİSİNDE KULLANILABİLECEK İLAÇLARIN SAĞLIK BAKANLIĞI TARAFINDAN TOPLATILMASI.
12-MASKE SATIŞININ YASAKLANMASI VE ÜCRETSİZ DAĞITILMASI
13-GÜNLÜK DÜZENLİ TEST YAPILMASI ve TEST ALGORİTMASI
14-TIBBI MALZEME VE İLAÇ İHRACININ YASAKLANMASI
15-İL ve İLÇELERDE PANDEMİ KURULLARININ OLUŞTURULMASI
16-ŞEHİRLERARASI VE İL İÇİ SEYAHAT KISITLAMALARI
17-İL İÇİ KAMU-ÖZEL SAĞLIK KURUM-KURULUŞLARI KOORDİNASYONU.
18-PANDEMİ HASTANELERİNİN(KAMU-ÖZEL) OLUŞTURULMASI
19-SAĞLIK SEKTÖRÜNDE 3 AY İSTİFA İŞLEMLERİNİN DURDURULMASI          
20-KAMU ÖNCÜLÜĞÜNDE “VEFA GURUBU” OLUŞTURULUP İHTİYAÇ SAHİBİ OLANLARIN İHTİYAÇLARININ EVLERİNDE KARŞILANMASI.
21-HASTA OLANLARIN TEDAVİSİ VE YOĞRUN BAKIM YATAKLARININ KORRDİNSYONU
22-SOSYAL HAREKETLİLİĞİ YOĞUN OLAN LOKANTA-KAFE-BEREBER VB GİBİ İŞ YERLERİNİN KAPATILMASI.
23-İLK, ORTA, LİSE VE ÜNİVERSİTELERİ TATİL EDİLMESİ
24-EĞİTİMİN ON-LİNE DEVAMININ SAĞLANMASI
24-KISA ve ESNEK ÇALIŞMA SİSTEMİNİN UYGULANMASI
25-EVDE ÇALILMA SİSTEMİNİN ÖZENDİRİLMESİ
26-SAĞLIK SİSTEMİNİN TIKANMAMASI İÇİN ACİL DURUMLAR HARİÇ HASTANELERE YIĞILMANIN ÖNLENMESİ
27-EKONOMİK HAYATIN YAVAŞLAMASI-DURMASI SONRASI DESTEK PROGRAMLARIN UYGULAMAYA GEÇİRİLMESİ
28-DÜNYANIN DEĞİŞİK ÜLKELERİNDEKİ VATANDAŞLARIMIZIN DEVLET TARAFINDAN ÜLKEYE GETİRİLMESİ
29-TEMEL GIDA-İHTİYAÇ MALZEME ÜRETİM-DAĞITIM ORGANİZASYONU
30-112 ACİL-AMBULANS SİSTEMİNİN ETKİN KULLANILMASI
31-HASTALARIN TEŞHİS-TEDAVİ-TAKİP ŞEMALARININ DİNAMİK YÖNETİMİ
33-STK’LARIN EĞİTİM, TOPLANTI, GENEL KURULLARININERTELENMESİ
34-ADLİYELERİN, İCRA TAKİP, TEBLİGAT SÜRELERİNİN DURDURULMASI,
35-CEZA İNFAZ YASASINDAKİ DEĞİŞİKLİĞİN ÖNE ALINMASI
36-SAĞLIKTA ŞİDDET YASASININ TBMM’DE OY BİRLİĞİ İLE ÇIKMASI
37-KAPALI ALANLARA (market-büfe-avm gibi) GİRİŞTE MASKE TAKMA ZORUNLULUĞU GETİRİLMESİ
38-YÜRÜTÜLEN SÜRECİ BALTALAMAYA ÇALIŞANLARLA MÜCADELE… 

        Yukarıda sıralamaya çalıştığım hususların mutlaka yanlışı-eksiği vardır. Hatta bunlar yapılırken hatalar da yapılmıştır. Yapılanlarda hatalı olanlar olabilir. Çünkü İNSANLIK TARİHİNDE tüm dünyayı ve tüm insanları aynı anda içine alan bir başka SALGIN HASTALIK VAKASI olmamıştır. Bu boyuttaki bir SALGIN VAKASI için hiç kimsenin tecrübesi de yoktu. KOVİD-19 virüsün yaşama-yayılma-bulaştırma ve hasta etme özellikleri, işi daha da zorlaştırmıştır.




ÜLKEMİZDE VERİLEN MÜCADELENİN     ÖNE ÇIKAN YÖNLERİ;
.i-MÜCADELE İÇİN  “BİLİM KURULU” OLUŞTURULMASI;
.
        Ülkemizde sağlık çalışanlarının ön saflarda olduğu bu mücadelede başarılı olunmasında en büyük faktörlerden birinin BİLİM KURULU olduğu ortak kanaattir. Kurulun oluşumunda ülkemizin saygın üniversitelerinden alanında kendini yetiştirmiş ve bir o kadar da fedakâr BİLİM İNSANLARININ varlığı başlı başına bir başarıdır. Tabi ki bu kurulun kurulması ve oluşumuna KARAR VEREN İRADE de çok önemli. Kurul yaptığı toplantılarda SALGIN YÖNETİMİNİN her safhasında görüşlerini ortaya koymuştur. Bu önerileri dikkate alarak yol haritasını belirleyen İRADE, olumsuz sonuçlar doğuran adımlardan da yine BİLİM KURULUNUN önerileri ile yeni yol haritasını belirlemiştir.
        *Salgının kontrolünü, filyasyon çalışmaları(temaslı tespiti) ve test yaptırma şartlarında değişimler yaparak belirledi.
        *Tedavilerin şemasını gün gün saat saat dinamik bir şekilde gerekli değişiklikleri de yaparak oluşturdu.
        *Salgının birinci aşamasını başarı ile tamamlayıp ikinci üçüncü aşamalara geçişin hazırlık çalışmalarını yaptı.
        *Kurul üyeleri sık sık TV ekranlarına çıkarak toplumu bilgilendirme görevi yaptı. Bu görevi yaparken de süreci olumsuz etkileyecek tuzak soruları ustaca geçiştirmeyi de başardılar.

        ii-SAĞLIK ÇALIŞANLARININ FEDAKARLIKLARI;

        Salgının başladığı ilk günden bugüne kadar mücadelenin en ön safında hizmet veren SAĞLIK ORDUMUZUN çalışkanlığı, fedakarlığı ve başarma inancı bizi bu günlere getirdi. Salgın sonrası günlerde yaşanmış birçok fedakârlık hikayeleri göreceğimiz kesin. Evinden, bebeklik çağındaki yavrusundan, evliliği üzerinden 1 yıl geçmemiş eşinden, kendini huzur güvende hissettiği aile ocağından günlerce-haftalarca ayrı kalarak bu ayrılıkları hiç yaşamıyormuş gibi mesleğini fedakârca yapan hasta olan hatta bu uğurda ŞEHİT olan bir MESLEK GURUBUDUR SAĞLIK ÇALIŞANLARI. İyi ki varız ve iyi ki bu gurubun bir mensubuyum.
        Başarıda önemli bir faktör ise, ülkemizdeki sağlık çalışanlarının yani bizlerin NORMAL ZAMANLARDA çalışma yoğunluğunun dünyanın hiçbir ülke sağlık çalışanlarında olmadığıdır. Yani yoğun çalışma şekline ŞERBETLİYİZ. DSÖ kriterlerine göre günlük çalışma şeklimiz hem nitelik hem nicelik olarak 2-3 kat fazladır. Ülkemizdeki diğer sektörlerin ÇALIŞMA ŞARTLARI (günlük 8, haftalık 45 saat, bayram tatilleri, idari izinler yıllık izinler, mesai kavramı vs.) ile aynı düzeyde çalışan hiçbir SAĞLIK ÇALIŞANI olmamıştır. Bu zorluklara rağmen mesleğini en iyi şekilde yapmaya çalışan SAĞLIK ORDUSU başarının mimarıdır desek haktır. Bu salgının sağladığı bir güzellik de SAĞLIKTA ŞİDDET yasasının TBMM’den OY BİRLİĞİ ile yasallaşması olmuştur.
iii-SAĞLIK ALT YAPIMIZ;

        Hem fiziki alt yapı hem de İNSAN GÜCÜ olarak sağlık alt yapımızın güçlü olması çok önemliydi. Bu alt yapının oluşumunda ülkemizdeki sağlık mevzuatı alt yapısının Cumhuriyetimiz ile yaşıt olmasının rolü çok önemli. Bununla beraber hem Cumhuriyet öncesi(14 Mart Tıp Bayramı,14 Mayıs Eczacılar Günü gibi önemli günlerin başlangıcı 2 asra yakındır) hem de 2000 yılından sonra yapılanları gör(e)memek haksızlık olur. Bunu bir örnekle izah etmek isterim;2000 yılında sıfır bir aracı Sağlık Bakanlığının o günlerdeki mevzuatına göre iç donanım ve tıbbi donanımı ile birlikte İLK ÖZEL AMBULANS RUHSATI aldığımda ne 112 vardı, ne Hasta Nakil Ambulansı-Acil Müdahale Ambulansı diye bir ayrım vardı.1988 yılında yerinden hareket ettirip tekerleğini döndürdüğüm ilk araç Sağlık Ocağının AMBULANSI idi. İçinde birkaç tıbbi sarf malzemesi haricinde bir şey olmayan (sedye dahil) dışı beyaz renkli üzerinde AMBULANS yazan bir minibüs. Ki bu minibüsü de yurt dışında çalışan bir vatandaşımız çalıştığı ülkede hizmet dışında kalmış bir ambulansı alıp kendi kasabasının sağlık ocağına bağışladığı bir araç idi. Aradan geçen 25-30 yıl sonrası artık helikopter ambulanslardan Uçak Ambulanslarına kadar dünyanın en iyi 112 ACİL-AMBULANS ALT YAPISINA sahibiz.
        Bu salgında çok yoğun olarak kullandığımız Tomografi ve MR cihazlarımız da TANI koymamızı kolaylaştırdı. Bu kullanımın yan etkilerini önümüzdeki günlerde yapılacak akademik çalışmalar ile mutlaka göreceğiz. Ülkemizde Tomografi ve MR kullanımının gelişmiş ülkelere göre çok fazla olduğu eleştirisini yapan bir hekim olarak KORONAVİRÜS SALGININI kontrol altına almayı başarmamızda büyük rolü olduğu kesin. Koruyucu sağlık hizmetlerinin tedavi edici sağlık hizmetlerine kıyasla çok daha az maliyetli olduğu bir gerçek. Tedavi edici hizmet sektörünün üst sınırı olmadığı bir dünyada MUTLAKA ama MUTLAKA KORUYUCU SAĞLIK HİZMET PERSONEL ve ALT YAPISINA daha fazla önem vermemiz gerekir. Koruyucu sağlık hizmetlerine yapılacak tüm harcamalar SALGIN HASTALIKLARIN OLUŞUMUNU-ÖNLENMESİNİ DE sağlayacaktır.
        KORONAVİRÜS SALGININDA mücadele eden sağlık kurum ve kuruluşları ve de çalışanları, (ÖZEL-KAMU ayırımı yapmadan) gönlünü koyduğu gibi gövdelerini de taşın altına koydular. Bu edenledir ki önümüzdeki günlerde ZİNCİR HASTANELER dışında kalan orta-küçük ölçekli ÖZEL SAĞLIK SEKTÖRÜ sahiplerinin ve çalışanlarının ayakta kalmak için ciddi sorunları olacak.
                   .
      iv-İLK TEDBİRLER;
.
        Çin’den dünyaya yayılmaya başladığı 2019 sonu 2020 başlarında Bilim Kurulunun görüşleri doğrultusunda tedbirler alınmaya başlandı.
        ***İlk duyduğumuz tedbir İRAN SINIR KAPISININ KAPATILMASI olmuştu. Sonradan anlıyoruz ki çok doğru alınmış bir karar.
        ***Peşinden Havaalanlarında giriş-çıkış kontrolleri başladı. Bu kapsamda şüphelenilen vakalar 14 günlük karantinaya alınmaya başladı. Özellikle ÇİN bağlantılı uçuşlar kontrol edilmeye başlandı. Ve Çin’de salgın büyümeye başlayınca orada yaşayan vatandaşlarımızın ülkemize transferi çalışmaları başladı. Ülkemize gelen her gurup, değişik şehirlerdeki öğrenci yurtlarında 14 günlük karantinaya alındılar. Çin’den sonra diğer ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızın ülkeye transferi yapıldı. Bu dönemlerde Dışişleri Bakanı ve ekibi yoğun bir şekilde salgın mücadelesine katıldı. O günlerde yurt dışından ülkemize gelen yabancı şahıslarda hastalık şüphesi görülenler KARANTİNAYA alındı. Hem Zonguldak merkez hem de Kd. Ereğli olarak bizler SALGINLA MÜCADELEYİ direk yaşayanlardan olduk.
        Seyahat kısıtlaması ve karantina uygulamasında yapılan bir hata çok konuşuldu ve hala konuşuluyor. Hata şuydu; Umre seyahatleri çok erkenden iptal edilmeli, gitmiş olanların da ülkeye girişleri ile 14 günlük KARANTİNA uygulaması yapılmalıydı. Çıkış yasağında biraz gecikme oldu. İlk gelenlere de evlerinde KARANTİNA uygulaması yapılmaya çalışıldı. Toplamda 25-30.000 UMRECİ olduğu biliniyor. Çıkış yasağı konmuş ve gelenlere de başarılı KARANTİNA uygulanamadı. Aynı dönemlerde yurtdışından yaklaşık 300.000 bin kişi GİRİŞ yaptı. Bulgu tespiti olmayan hiç kimseye KARANTİNA uygulanmadı. Hepsi gerekli önerilerle evlerinde takip edildi. Ancak bu gün bile SALGININ önemli gerekçesi olarak 300.000 yurt dışı girişi gör(e)meyip UMRECİLERİ gören bir ŞARTLANMIŞ ZİHNİYET var.
        ***KOVİD-19 virüsünün taşıyıcısının sadece İNSAN olduğu için ülkemizde toplu yaşam alanlarında hızlı bir müdahale yapıldı. İlk, orta, lise, üniversiteler tatil edildi. Anaokulu ve kreşler de buna dahil edildi. Özel okullar, dershanelerin ve de yurtlarında kapatılması ile büyük bir nüfus hareketliliği önlenmiş oldu. Bu sırada hızlı bir şekilde yasal düzenlemeler yapılarak EVDE ÇALIŞMA özendirildi. Risk gurubu olan memurlara idari izin verildi. Salgının çok yoğun yaşandığı ülkelerden gelen bilgiler; ileri yaş gurubunda hastalığın ağır seyrettiği ölüm oranının çok yüksek olduğuydu. Yine hızlı bir karar ile 65 yaş üstü vatandaşlarımızın EVDE KALMALARI ve SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI getirildi. İhtiyaçları ise KAMU öncülüğünde oluşturulan VEFA DESTEK GURUPLARI tarafından karşılandı. Bu konuda da çok renkli görüntülere şahit olduk. Kuzularına yem isteyen yaşlı bir kadına yardım ulaştığında kuzularım olarak torunları değil de bildiğimiz koyun yavrusu kuzularına yem istediğini anlaşıldı. Yaşlı bir amca ileriki pazardan yarım kilo ayşekadın fasulyesi alabilir misiniz sözleri hafızalarımıza kazındı. Hele bir telefonda bir vatandaşımız ihtiyaç listesini görevli memura yazdırırken bir tane de KÜÇÜK RAKI isteğini iletti. Bu renkli sahnelerin yanında okulları tatil edilen ve çok hareketli olan 20 yaş altı tüm gençlere ve çocuklara da SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI getirildi. Bu tedbirler VİRÜSÜN yayılmasını çok ciddi oranda azalttı. İlerleyen haftalarda 30 Büyükşehir + Zonguldak’ta olmak üzere SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI ile birlikte bu şehirlere GİRİŞ-ÇIKIŞLAR kısıtlandı. Bu uygulamanın sonucu olarak da KARA-HAVA-DENİZ-TREN YOLU yolcu taşımacılığı yasaklandı. Sadece izin şartı ile temel ihtiyaç olan sağlık-güvenlik-tarım-gıda-lojistik gibi sektörler çalışanlarına izin verildi.
 .
        ***Yine Bilim Kurulunun önerileri doğrultusunda salgınla mücadelenin 14 KURALI belirlendi. Sosyal medya görselleri, broşürler ve kısa filmler ile vatandaşa anlatıldı. Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin KOCA’nın ifadesi ile en büyük gücümüzün VİRÜSE YAKALANMAMAK olduğu idi.
        Bunun için FİLYASYON, SOSYAL MESAFE, EL YIKAMA, EVDE KALMA, MASKE gibi önlemlerin uygulamasına başlandı.
        FİLYASYON;
        Salgın hastalıklarla mücadelede kullanılan bir yöntemin adıdır. Salgına neden olan hastalığın KAYNAĞINI bulmak için yapılır. Tespit edilen kaynak, yerinde etkisiz hale getirilerek SALGIN baştan yok edilmiş olur. Koronavirüs salgınında ise uygulama biraz farklı yapıldı. Dünyanın her yerinde var olan KOVİD-19 VİRÜSÜNÜ yok etmek mümkün olamayacağı için hedef SALGININ YAYILMA ZİNCİRİNİ KIRMAK oldu. Şöyle ki;
          KOVİD-19 virüsü bulaşmış kişi tespit edildiğinde bu kişinin temas ettiği insanların bulunması çalışması olarak uygulandı. Bunun için biri hekim olmak üzere 3 kişiden oluşan FİLYASYON EKİPLERİ kuruldu. Tespit edilen vakanın temas ettiği kişilerin kimlik bilgileri ve telefonları FİLYASYON EKİBİNE hemen bildiriliyor. Ekipte o kişilere ulaşıp gerekli tedbirleri alıyor. Salgın süresince yaklaşık 6000 sağlık çalışanı bu ekiplerde çalıştı. Bu da yaklaşık 2000 EKİP demek. Bunun %60 civarı olan 1200-1300 ekip sadece İstanbul’da görev yaptı. Ekiplere bildirilen kişilerin %100’ü olmasa da bu orana çok yaklaşıldı. Bu sayede virüsün bulaşma ihtimali olan kişiler hasta olmadan ve bulaştırıcı özelliği oluşmadan İZOLE edilerek SALGININ YAYILMA ZİNCİRİ KIRILMIŞ oldu.
          Ülkemizde KORONAVİRÜS SALGINININ birinci evresindeki başarıda SAĞLIK SİSTEMİMİZ tarafından yapılan uygulamalarda en önemli paya sahip çalışmaların başında FİLYASYON ÇALIŞMALARI gelir demek abartılı bir yorum değildir. Bu aynı zamanda SAĞLIK SİSTEMİNDE KORUYUCU HEKİMLİĞİN ne kadar önemli olduğunun sahada gösterilmiş bir kanıtıdır. Ve bu başarıda TOPLUM HEKİMLİĞİ-KORUYUCU HEKİMLİK alanında çok büyük hizmetler vermiş Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesindeki merhum hocamız Prof Dr. Nusret FİŞEK’in emekleri çok büyüktür. Öğrencisi olmakla ONUR duyduğum hocamızı saygıyla yad eder Allah’tan RAHMET dilerim. Bilim Kurulundaki değerli hocalarımızın da HOCASI olduğunu bilmek ayrı bir öneme sahip DEĞERDİR.
        SOSYAL İZOLASYON;
        KOVİD-19 virüsünün insan nefesi ve damlacık yolu ile bulaştığı bilgisi bize bir avantaj sağladı. Nefes-öksürük ile damlacıkların en fazla 1-1.5 m mesafeye kadar ulaşabildiği için bu mesafeye SOSYAL MESAFE dedik. Ve yaşamın her alanına bunun uygulanması gayreti başladı.
        EL YIKAMA;
        Kovid-19 virüsünün bulaşma yolu olan ağız ve burun olduğundan sık sık elleri yıkamak gerektiği vurgulanmaya başlandı. Çünkü havada asılı duramayan virüs her hâlükârda masa-zemin-elbise-eşya vs.lere düşecek. Ve virüsleri, temas eden ellerimizle ağzımıza-burnumuza hatta gözümüze sürerek TAŞIYICI olmamızı önlemenin tek yolu ELLERİ YIKAMAK veya DEZENFEKTE etmek. En kolay basit ve ekonomik olanı ise sabunla EL YIKAMAK. Bu arada önerilmeyen hatta yapılmaması gereken bir husus ta ELDİVEN KULLANMAKTIR. Günlük yaşamda özellikle tezgahlarda-kasalarda-pazarlarda çalışanlar eldiven kullandığı zaman ellerine bulaşan virüsü birinden alıp bir diğerine nakledebilir. Ayrıca havasız kalan ve terleyen cilt her türlü hastalığa hazır hale gelir. O halde kural; ELLERİ YIKA ELDİVEN KULLANMA.
        EVDE KALMAK;
Risk guruplarına sokağa çıkma yasağı getirilmesi nüfusun çok önemli bir oranını İZOLE etmiş oldu. Lakin herkes virüse TAŞICI olabileceğinden mümkün olduğu ölçüde herkes EVİNDE KALARAK taşıyıcılık yapmaması gerekir. Bu kuralın da ciddi olarak uygulandığını gördük. Aynı evde birlikte yaşanılan büyükleri ve çocukları korumanın yolu oldu evde kalmak.
        MASKE; Hastalığın yayılmasında etkili bir önlem olan MASKE, takan kişiyi korumuyor. Bu nedenle herkes maske taktığında koruma etkisi ancak istenilen seviyede olur. Kullanım amacına göre de farklı maskeler kullanılır.


KORONAVİRÜS MÜCADELESİNDEKİ AKSAMALAR

       i-MASKE-KİŞİSEL KORUYUCU EKİPMAN (KKE) TEDARİKİ
        ii-UMRE SEYAHATLERİ
        iii-YARDIM TOPLAMA YETKİ KARKAŞASI
        iv-BİLGİ KİRLİLİĞİ ve ŞEFFALIK OLMADIĞI TARTIŞMALARI
        v-SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI UYGULAMASI

       
        i- MASKE-KİŞİSEL KORUYUCU EKİPMAN (KKE) TEDARİKİ;

        Virüsün ilk kaynağı ÇİN’de hastalık başlayınca ülkemizden maske İHRACI hızlandı. Hem fiyatlar artmaya başladı hem de üretim artmaya başladı. Ülkemizde virüse karşı tedbirler alınmaya başlayınca MASKE fiyatları jet hızıyla 1-2-3-10-20 katına kadar çıktı. Beraberinde stoklanma işi de başlayınca sağlık personeli ve maske kullanan hastalar (diyaliz-kemoterapi vb.) maske bulamaz oldu. Hükümet çok keskin ve sert bir karar alarak hem maske ihracatını durdurdu hem de serbest satışını durdurdu. Var olan tüm maskeler SAĞLIK BAKANLIĞI tarafından toplatıldı (Tıpkı tedavide kullanılan sıtma ilacının toplatılması gibi). Ve Mücadelenin ilk günlerinde ve en ön safta olan SAĞLIK PERSONELİ için maske dahil KİŞİSEL KORUYUCU EKİPMAN tedarikinde sıkıntı oluşmaya başladı. İhtiyacın aciliyeti ve yoğunluğu göz önüne alınarak sorun çözülmeye gayret edildi. Buna rağmen (özellikle ilk günlerde) sağlık personelinin önemli bir kısmı KKE larını kendileri tedarik etmeye çalıştı. Daha sonra bu sorun aşıldı.

        Lakin MASKE konusundaki kargaşa devam etti. Çünkü ilk günlerde toplumun içinde virüs bulaşmış ama hasta olmayan kişi vaka sayısı çok azdı. İlerleyen haftalarda bu oran artınca Bilim Kurulunun önerisi doğrultusunda Sağlık Bakanlığı maske kullanılmasını önerince sıkıntı başladı. Çünkü piyasada satış yok. Maske kullan deniliyor ama maske satışı yok. Depolarda da maske var. Bu durum özellikle sosyal medyada çok tartışıldı. Eczanelerde dağıtılsın teklifi oldu. Hükümet sıcak bakmadı. E-devlet üzerinden PTT kargo ile evlere yollanılacak dendi. O da pratikte başarılamadı. Sonra e-devlet üzerinden yollanan şifre ile eczanelerden dağıtılmasına geçildi. Hülasa MASKE DAĞITIM işi denizi aşıp derede boğulmaya benzetildi. Benzetildi diyorum. Çünkü KORONAVİRÜS MÜCADELESİNDE maske kullanımının ciddi katkısı var. Lakin mücadelenin ANA FAKTÖRLERDEN olmayıp destek grubu içinde olan bir faktör. Başarılı yürütülen bir MÜCADELEYE saldırmak isteyenlerin arayıp ta bulamadığı bir koz oldu. Halbuki maske konusunda esas yapılması gereken FİYAT-ÜRETİM-İHRACAT kontrolü zamanında ve doğru olarak yapıldı. Ama görmek istemeyenler gör(e)medi. Şimdi ise yine doğru bir karar ile TAVAN fiyat belirlenip serbest satışı sağlandı. En son yapılan başta yapılabilir miydi? Belki. Ama bu VİRÜSLE MÜCADELEDE tecrübemizin olmadığını hatırlamak gerekir.

        ii-UMRE SEYAHATLERİ;
        Bilim Kurulu oluşturulup İran sınırının kapatılması kararı verildiği günlerde UMREYE gidiş-gelişler durdurulabilirdi. Ve umrede olup dönenlere 14 günlük karantina uygulaması “EVDE TAKİP SİSTEMİ” ile olmamalıydı. Daha sonra yurt-misafirhane gibi yerlerde yapılan şekli ile yapılabilirdi. O dönemde yaklaşık 30-40.000 umreci vatandaşımızın yanı sıra 300-350.000 civarında yurt dışından ülkemize giriş olmuş. Yurtdışı GİRİŞ-ÇIKIŞLARDAKİ tedbirler daha erken ve daha sıkı uygulanabilirdi.

        iii-YARDIM TOPLAMA YETKİ KARKAŞASI
        Biz millet olarak zor günlerimizde maddi-manevi yardımlaşmayı seven ve uygulayan bir milletiz. Darda kalanın; zenginliğine-fakirliğine, güçlülüğüne-güçsüzlüğüne, makamına-mertebesine bakılmaz. Darda kalan dahi bu yardımlaşmayı yapar. Batı medeniyeti ile aramızdaki en önemli farklardan birdir bu özellik. Düzce depreminde, Gölcük depreminde en son Elazığ depreminde bu durumu gördük ve yaşadık. Bu gün yaşanılan ise İNSANLIK TARİHİNDE yaşanan bir İLKTİR. Ülke olarak bize düşeni yaşıyoruz-yaşayacağız.
        Salgının başladığı ilk günlerde yardımlaşma taleplerini organize etmek için Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip ERDOĞAN kendi maaşını bağışlayarak başlattığı ve sloganı “BİZ BİZE YETERİZ” kampanyası kısa sürede büyük destek gördü. Eş zamanlı olarak İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Sn.Ekrem İMAMOĞLU’da BAĞIŞ KAMPANYASI başlattı. Bunu CHP’li bazı Belediye Başkanları takip etti. Dernek-Vakıf-Meslek Odası gibi STK larda görev almış kişiler bilirler ki YARDIM KAPMANYASI düzenlemek YASAL MEVZUATA bağlıdır. Yasalara uymamak beraberinde ŞAİBEYİ getirir. Sadece ülkemizin tümünün değil Dünyanın tümünü içine alan bir SALGINLA MÜCADELEDE herkes kendi kafasına göre iş yaparsa “çok ebe bebek boğar” misali başarı yerine KAOS doğar. Bu nedenle yardımlar tek merkezde toplanıp dağıtımı da tek merkezden yapılır. Aksi halde bir tarafta mükerrer yardım alanlar bir tarafta hiç yardım alamayanlar olur. Bu da toplumsal İNFİALE yol açar. Salgınla mücadelenin Devlet içinde tek merkezden yapıldığı gibi, yardım organizasyonunun da DEVLET ELİYLE olması gerekir. Bu gerekçeyle içinde STK’ların aktif katılımı sağlanan ve KAMU’nun kontrolünde VEFA DESTEK GRUPLARI oluşturularak hizmet verilmeye başlandı. Sn. Cumhurbaşkanımız bu işleri sevk ve idare eden DEVLETİMİZ olduğu için DEVLET İÇİNDE DEVLET OLMAZ diyerek son noktayı koydu. Lakin yapılan itirazlar-polemikler sonrası konu MAHKEMELERE dahi taşınmış oldu. Ülkeye hizmet veya ülkede muhalefet böyle olmamalıdır.
.
         iv-BİLGİ KİRLİLİĞİ ve ŞEFFALIK OLMADIĞI TARTIŞMALARI
.
        Bu hususta da çok polemikler yapıldı. Yapılan mücadeleyi değersizleştirmek için özellikle sosyal medya olmak üzere kamuoyunda abuk sabuk bilgiler paylaşıldı. Toplu mezar videoları, ölüm sayılarının söylenenin çok çok üzerinde olduğu hatta koca koca medya mensubu insanlar TV ekranlarında ellerinde hesap makinaları 444 ile(niye 444 o da bilinmez) bazı rakamları çarparak-bölerek ölüm sayılarını hesaplamaya kalktılar. Kovid’den ölenler başka ölüm nedenleri ile defnedildiğini mezarlıklar müdürlüğü verileri ile ispat etmeye kalkıştılar. Ülkemizde işlerin çok kötü gittiğini açıklanan rakamların asla gerçeği yansıtmadığını ÜNVANLI İNSANLAR izah etmeye çalıştı. Bütün bu yaygaralar salgınla savaşanların MORAL-MOTİVASYONLARINI olumsuz etkilediği kesin. Buna rağmen baştan beri yapılanlar halen yapılmaya devam ediyor(TTB aynı kafada).
       
     v-SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI UYGULAMASI;

        Hatırlanacağı üzere KORONAVİRÜSLE MÜCADELENİN başladığı ilk günden itibaren en azı 2 hafta olmak üzere ülke genelini kapsayan 1 aylık GENEL SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI uygulanması istekleri başlamıştı. Bu talep başta Sn. Ekrem İMAMOĞLU olmak üzere CHP Genel Başkanı Sn. Kemal KILIÇDAROĞLU ve diğer CHP yetkililerince dile getirildi. Finansman kaynağı için de IMF’den para talep edilmesi gerektiği söylendi. Dünyanın tümünü içine alan bir SALGINLA SAVAŞ sadece SAĞLIK MESLEK grubu ile başarılamaz. Ekonomi, eğitim, güvenlik, sosyoloji, ilahiyat, sanatçı, iletişimci vd. gibi tüm meslek gruplarının ORTAK AKLI ile başarılabilir. Tabi ki en önemli meslek grubu HEKİMLERİMİZDİR. BİLİM KURULUNDAKİ hekim yoğunluğu bunun en önemli göstergedir. Siyasetçilerimiz hiçbir bilimsel gerekçe göstermeden (SİYASİ SAİKLERLE olsa gerek) ÜLKE GENELİNDE SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI talep ediliyor. Halbuki ülkemizi SALGIN SONLANINCAYA KADAR dünyadan tamamen izole edemeyeceğimize göre sokağa çıkma yasağı sadece SALGINI ERTELEMEYE yarar. Tıpkı ülkemizin aldığı tedbirler sayesinde salgına diğer ülkelerden 2-3 ay geç yakalanmış olduğumuz gibi.
        Sokağa çıkma yasağı tartışmaları olduğu günlerde yaşanan “İç İşleri Bakanımız Sn Süleyman SOYLU’nun İSTİFA” olayına kısaca değinmek gerekirse; Ülke genelinde 2-4 hafta arası sokağa çıkma yasağı uygulansın talepleri ısrarla dile getirilirken 10 Nisan 2020 Cuma akşamı saat 21.00 civarında TV ekranlarında alt yazı olarak “30 Büyükşehir + Zonguldak’ta 2 günlük sokağa çıkma yasağı” haberi geçmeye başladı. Ve ardından çok kısa (dakikalar içinde) başta İstanbul olmak üzere binlerce vatandaş marketlere ve petrol ofisi bayilerine koştu. Sosyal medya gücünü göstererek bu İZDİHAMIN videolarla tüm Türkiye’ye yayılmasını sağladı. İnsanlar izdiham halinde “BİR ŞEYLER” almanın derdine düştü. Bu bir toplum psikolojisi tepkisi idi. Dünyanın her yerinde tepkiler aşağı-yukarı bu şekilde olur. Burada “doğru-yanlış” ne idi?

        *Yasağın Ülke geneli olmayıp riskli olarak değerlendirilen 30 Büyükşehir + Zonguldak’ta ilan edilmesi doğru bir karar.
        *Sadece hafta sonunu kapsayan 2 günlük süre olması doğru karar
        *Sokağa çıkma yasağının başlama saatinden 2-3 saat önce açıklanması doğru karar
        *Saat 21.00 de market-AVM’lerin 22.00 tekel ürünü satan büfelerin kapanmış olmaları sonrası uygulamanın başlaması doğru karar
        *Yasak kararının ilk duyulma şekli TV alt yazılarından olması YANLIŞ uygulama (TV kanalları başarılı habercilik yapmışlar tebrik etmek gerek)
        *Saat 22 gibi İçişleri Bakanının TV’lere canlı olarak bağlanıp kararı açıklaması geç kalmış bir açıklama.
        *Yasak Kararı daha önce yapıldığı gibi İç İşleri ve Sağlık Bakanının birlikte yapacakları CANLI BASIN AÇIKLAMASI ile olması en doğru uygulama olacaktı.
        *O gece 24.00 sonrası başlayan yasak hareketli insanları evlerine girmeyi sağladı.
        *Yasağın başlama saatinin 00.00 olması o gün için doğru bir karar olmakla birlikte devam eden yasaklarda başlama-bitiş saati olarak 03.00 veya 05.00 olması daha doğru olur kanaatindeyim. Son günlerde bu konu gündeme gelip talep edildiğine göre halen “00.00 olmasının” gerekçesi açıklanmalı.
        *Ve TV’lerde canlı yayınların ve sosyal medyanın o geceki konusu “KONTROLSÜZ SOSYAL HAREKETLİLİK” oldu. İş öyle noktalara taşındı; iki bakan arasında (Sn. Süleyman SOYLU ve Sn.Dr.Fahrettin KOCA) bir yarış-kavganın olduğu hatta işin içine Maliye Bakanı da eklemlenerek bu işten bir HÜKÜMET KRİZİ doğurtmaya kadar gitti.
        *Ertesi gün İç İşleri Bakanı Sn. Süleyman SOYLU verdiği bir röportaj ile sorumluluğun tamamen kendi üzerine ait olduğunu hatta yapılan hakaretleri de üzerine aldığını açıkladı. Lakin tartışmalar bitmedi.
        *12.Nisan 2020 Pazar günü saat 21.30 civarı İç İşleri Bakanı Sn. Süleyman SOYLU sosyal medya hesabından cuma akşamı yaşananların sorumluluğunu üzerine aldığını ifade ederek BAKANLIK GÖREVİNDEN İSTİFA ETTİĞİNİ açıkladı.
        *İstifa kararını başta FETÖ-PKK-DHKPC olmak üzere terör örgütleri ve yandaşları tarafından sevinçle karşılandı. Muhalefet partilerinin önemli bir çoğunluğunun “BAKAN İSTİFASI” surda açılmış bir delik olarak görülüp sevinçle karşılandı. Bir kısmı ise “ONURLU BİR KARAR” değerlendirmesini yapıp peşine diğer taleplerini eklemledi. Başta HDP olmak üzere bir kısım siyasi parti mensupları da sevinçlerini açık açık beyan ettiler.
        *İstifa haberi duyulduğu andan itibaren sosyal medya üzerinden çok yoğun bir DESTEK MESAJLARI başladı.1-2 saatlik süre içinde BİNLERLE başlayan ONBİNLER-YÜZBİNLERLE devam eden ve MİLYONU AŞAN destek mesajları oldu. Ve Sn Cumhurbaşkanımızdan “İSTİFANIN KABUL EDİLMEMESİ” istendi.
        *Sn Cumhurbaşkanı, kendisine 18 yıl kesintisiz hükümet etme yetkisini veren milletin sesine kulak verdi ve saat 23.30 civarı İSTİFANIN KABUL EDİLMEDİĞİ açıklaması yapıldı.  
        *Bu istifa kararı aslında turnusol kâğıdı görevi yaptı. Sokağa çıkma yasağı haberinin duyulduğu 10.Nisan Cuma günü 21.30’dan istifanın kabul edilmediği zaman-hemen sonrasını içine alacak şekilde; yaşananlar, yazılıp-çizilip-konuşulanlar sosyolojik olarak incelense çok ilginç sonuçlar çıkacağı kesin. Bu olayın Siyasi tarihimiz için çok önemli ve yol gösterici olduğunu düşünüyorum.
        


        KORONAVİRÜS MÜCADELEMİZİN birinci döneminin bitişi içi yaptığım değerlendirmeyi hiçbir şekilde anlamlandıramadığım 2 husus ile bitirmek istiyorum:
       
     ANLAMLANDIRAMADIĞIM 2 HUSUS;
.
        1-İSTANBUL’DA TOPLU TAŞIMA REZALETİ
.
        KORONAVİRÜS MÜCADELESİNDE 1-1.5 metrelik sosyal mesafenin olması hakkında herkesin hem fikir olduğu ülkemizde; Vakaların %60’nın yaşandığı İstanbul’da hangi akıl hangi mantık toplu taşıma sefer sayılarını azaltır? Sonrada toplu taşıma araçlarında oluşan yoğunlukları gündeme getiren haberlere tepki verilir?
        2-Hiçbir yorum-bilgi vs. yazmadan TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ…” diyorum.

        Sonuç olarak; Yaptığım bu değerlendirme akademik bir makale olmayıp kişisel değerlendirmelerimdir. Mutlaka eksiği-hatası vardır. Olumlu-olumsuz tüm eleştirilere açığım. Saygılarımla. 23.05.2020    
                                                                                  

        Dr.Mustafa Naci YALÇINKAYA--- Kdz. EREĞLİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder